Ak Parti Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil, Türkiye Büyük Millet Meclisinde basın açıklamasında bulundu. Vekil Karahocagil düzenlemiş olduğu basın toplantısında Amasya’nın 8 bin 500 tarihi ve 14 medeniyete ev sahipliği yaptığını anlattı.
Amasya’nın Anadolu'nun tam kalbi konumunda bir şehir olduğunu ifade eden Vekil Karahocagil;”8.500 yıllık tarihi geçmişe sahip 14 medeniyete ev sahipliği yapmış, tüm bu medeniyetlerin kültürlerinin bereket kattığı, hem Osmanlı'ya ve hem de Türkiye Cumhuriyeti'ne kuruculuk görevini üstlenmiş medeniyetler diyarı, şehr-i şirin Amasya'mız...
Amasya için "tarih sahnesinden hiç silinmeyen şehir" diye söz edilir.
Hatta bazı Osmanlı tarihçileri Osmanlı İmparatorluğu'nun gerçek kuruluşunun 1402'de Yıldırım Bayezit Han'ın, Timur'a yenilmesiyle dağılan devletin Amasya Valisi, Çelebi Mehmet'in diğer kardeşlerini saf dışı bırakmasıyla Amasya'da 1413 yılında tekrar kuruluşunun daha önemli olduğunu vurgularlar.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal'in bu tarihi gerçeği iyi bilmesinden dolayı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş tamimini Amasya'dan dünyaya ilan etmesi rastgele gelişen bir olay değildir.
Anadolu'nun tam kalbi konumundadır şehrimiz.
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran iradeye ilk çağrı Amasya'dan gitmiştir
Müftü Hacı Tevfik Efendi, Havza'da bulunan Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Paşa'ya çektiği telgrafta,
" Amasya halkı vatan, din ve devlet yolunda mücadele edenleri, bağrına basmakla müftehir olacaktır." (övünç duyacaktır) sözleriyle 1413 yılında Osmanlı'ya ikinci kuruculuk yapmış Amasya'nın, Türkiye Cumhuriyeti'ne de kuruculuk görevini severek yükleneceği sözünü vermiştir.
Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ilk kıvılcımı şehzadeler şehri Amasya'mızdan çakılmıştır.
Amasya'mızın diğer Anadolu şehirlerinden farkı, kültürel ve tarihi eserlerdeki çeşitliliğidir.
Mesela; İstanbul'daki, Bursa'daki, Edirne'de, Manisa'daki Osmanlı eserleri elbette ağır basar, fakat İstanbul'da, Bursa'da, Edirne'de Manisa'da bir Selçuklu, bir İlhanlı eseri göremezsiniz.
Selçuklu döneminde oldukça önemli olan bazı şehirler ise Osmanlı döneminde önemlerini yitirmişlerdir.
Fakat Şehr-i Şirin Amasya'mız, Mihridat'lar, Bizans, Roma, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı dönemlerinin tamamında önemini korumayı başarmıştır.
Amasya'mız hem Osmanlı şehridir, hem bir Selçuklu şehridir.
Amasya'mızda, Osmanlı, Selçuklu, İlhanlı, Pontus dönemlerine ait, zamana karşı koyarak günümüze kadar ulaşan pek çok eser vardır.
Amasya öyle bir şehirdir ki, tenhasında bir at eşelense toynağı bir medeniyete dokunur derler. Doğru da derler.
Amasya, camileriyle, medreseleriyle, binlerce öğrenci yetiştirmiş, şehzadeler kenti olması hasebiyle dünyanın en değerli hocalarının bulunduğu şehir olmuştur.
24 bin km2'ye, 7 denize, 3 kıtaya hükmeden Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetildiği, payitahta, Sultan yetiştiren bir vilayet olması bunun en açık delilidir.
Amasya'dan bahsederken, Evliyalar - Enbiyalar, Alimler-Ulemalar, Hocalar-Mütefekkirler, şehzadeler şehri diye boşuna konuşulmaz.
Dünyaya hükmedecek, dünyaya hakkı, adaleti, haykıracak, dünyaya yön verecek sultanları yetiştirecek hocalarda elbette yine dünyanın en iyileri olacaktır.
Payitahta padişahlar, sultanlar yetiştirecek bu hocalar, alimler, ulemalar, mütefekkirler elbette etraflarına saçtıkları ilmi ışıktan Amasya halkını muaf tutamazlardı.
Bu ışık insanlarımızı öyle bir bir aydınlatmış ki, bugün dahi Amasya'da şehzade kültürünü, şehzade terbiyesini hissedebilirsiniz’dedi.
Herkesi tarihe şahitlik etmiş Amasya'mızı ve sahip olduğu tarihi, kültürel eserleri görmeleri için de davet eden Vekil Karahocagil açıklamasının devamında;”Elma hasadının yapıldığı bugünlerde misket elmamızı tatmalarını özellikle öneriyorum.
Ordinaryüs Prof. Dr. Şevket Aziz Kansu, 1942 yılında kurucusu olduğu Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nin dergisinde yayımladığı "Anadolu'da Türk Mütefekkirlerinin Coğrafi Yayılışı Üzerine Bir Araştırma" makalesinde mütefekkir dediğimiz düşünce adamlarını yetiştiren özel bölgeler, şehirler var mıdır? Varsa bu alimlerin bu bölgelerden çıkma nedenleri nelerdir? üzerine araştırmasında ulaştığı sonuç ilimiz için kıvanç verecek bir sonuçtur.
Normalinde ilk akla gelen İstanbul, Edirne, Bursa gibi Osmanlı şehirlerinde daha çok alimin yaşaması gerekirken sonuçta Amasya'mız bu illerden 100.000 kişiye düşen mütefekkir ortalamasında, İstanbul'u dahi ikiye katlıyor.
Amasya'mızda 100 binde nüfusa düşen mütefekkir sayısı 43.4 iken, İstanbul'da 24.9, Edirne'de 25.5, Bursa'da ise 20.00 civarındadır.
Bu incelemenin içinde, hattatların olmaması Amasya'mızın değerine daha da arttırıyor.
Amasya'mızın bağrından yetişen, Türk-İslam medeniyetine çok büyük katkıları olan, İslam yazı sanatını zirvelere taşıyan Şeyh Hamdullah kendine has uslubu ile "Kıbletül Küttab" diye anılmıştır.
Yazı, Şeyh Hamdullah'ın elinde öyle bir güzelleşiyormuş ki zamanındaki ve daha sonraki hattatlar ona benzemeye çalışmışlarsa da sanatına yaklaşabilen olmamıştır.
Şeyh Hamdullah aynı zamanda iyi bir ok atıcısı, iyi bir yay imalatçısı ve çok iyi bir terziymiş.
Hattatların Piri "Şeyh" unvanını ok atacılığından almıştır. Ok ve yay imalatında da zamanın en iyisi olmayı başarmıştır.
1100 adımlık ok atışından sonra Sultan II. Beyazıt tarafından "Ok Meydanı Atıcılar Tekkesi" şeyhliğine tayin edilmiştir. Şeyhlik unvanı buradan gelmektedir.
Diktiği kaftanlarda dikiş yerlerini bulmakta zorluk çekilirmiş. II. Bayezid’in şehzadeliğinde diktiği kaftanda dikiş yerlerini öyle bir gizlermiş ki, çoğu terzi ustası bu dikiş yerlerini zor bulurmuş.
Amasya tarihiyle, doğasıyla, insanıyla, Yeşil Irmağıyla, tarihi eserleriyle görülmeye, gezilmeye, havası solunup suyu içilmeye değer bir şehrimizdir.
Amasya şehir olarak tam açık hava müzesi görünümündedir. Bu şehri görmediyseniz en güzelini görmediniz diyor saygılar sunuyorum’ifadelerini kullandı.