Merzifon’da hizmet veren Kalkan Veteriner Kliniği Hekimi Oğuzhan Kalkan ile veteriner hekimlik, hayvan hastalıkları ve sokak hayvanlarının durumu hakkında söyleşi gerçekleştirdik.
Veteriner Hekim Oğuzhan Kalkan, hayvan hastalıklarında branşlaşma sağlandıktan sonra daha verimli sonuçlar elde ettiklerini söyledi. Kalkan, “Lisans eğitimimi Atatürk Üniversitesinde, yüksek lisans eğitimimi On Dokuz Mayıs Üniversitesinde tamamladım. Şu an tez aşamasındayım. Tezimi verdikten sonra artık bilim uzmanı veteriner hekim olarak çalışmalarıma devam edeceğim. Çalışmalarımız genellikle iç hastalıkları, doğum, jinekoloji alanındadır. Bununla birlikte veteriner hekimliği mesleğini tercih edecek, sevecek öğrenci kardeşlerimize burada tercih dönemlerinde yardımcı oluyoruz. İnsanların hayvan sağlığı konusunda ve veteriner hekimin yaptığı esas işler bakımından bilinçlenmesi için çeşitli faaliyetlerde bulunuyoruz. Hem devlet hem özel kurumlarda çalışmalarda bulundum. Daha sonra 19 ağustos 2015’de Kalkan Veteriner Kliniği ile faaliyetlere başladık. Klinik ilk açıldığında Suluova, Amasya ve Merzifon barınağına kısırlaştırma ve paraziter uygulamalar konusunda hizmette bulunuyordu. Özellikle Suluova belediyesinin barınağının kuruluş aşamasında da fikir açısından danışmanlık hizmeti vermiş olduk. Bunun kedi, köpek hekimliği ve kanatlı hayvan sağlığıyla ilgili çalışmalarımız var. Veteriner hekimler maalesef tüm hayvanlara yetişmekte zorlanıyor. Bu yüzden bizde biz de branşlaşmaya kara verdik. Hatta kedi ve köpeklerin iç hastalıkları yönünde daha ileri branşlaşma sağladık. Böylelikle hastalarımızdan daha verimli sonuçlar aldık hem de hasta sahiplerimizi daha mutlu ettik.
İNSANLAR EN ÇOK KEDİ BESLİYORLAR
Bakımının kolay ve daha az masraflı olmasından dolayı hayvan besleyecek kişilerin en çok kediyi tercih ettiklerini söyleyen Oğuzhan Kalkan, “Merzifon’da 60 bin nüfusunun olduğunu varsayarsak yaklaşık 5 bine yakın kişinin hayvan beslediğini düşünüyorum. Çünkü benim kayıtlı 1700 tane hasta sahibim var. Ve burada 13-14 klinik mevcut. Hayvan besleyip de bize ulaşanların sayısını bilebiliyoruz. Çünkü çoğu insanlar ampirik yöntemler ile hayvan besliyor. O yüzden bize temas etmiyorlar. Evcil hayvan portföyüne baktığımız zaman insanların en çok kediyi beslediklerini görüyoruz. Köpeğin bakımı kediye göre daha zor ve daha masraflı olduğu için genellikle tercihlerini kediden yana yapıyorlar. Kedi ve köpek harici süs amaçlı kanatlı hayvan, güvercin, tavuk türleri, hamster, yılan-iguana gibi egzotik hayvan besleyen insanlarımız var. Ayrıca ciddi bir akvaryum meraklısı olan insanlarımız da var. Aslında insanlar artık evinde bir tane değil birden fazla hayvan besliyorlar.”dedi.
KEDİ VE KÖPEKLERDE AŞI SÜRELERİ FARKLI OLUYOR
Hayvan sağlığında aşılama programları hakkında bilgi aldığımız Veteriner Hekim Oğuzhan Kalkan, “Hayvanlarımıza 45 günlükken yaptığımız aşılarda var ama genellikle 60 günden sonra aşı türlerini yapmaya başlıyoruz. Kuduz, bronşin, korona, lyme, mantar gibi çeşitli aşı türlerimiz var. Avrupa Veteriner Hekimler Birliğinin yayınlamış olduğu bir aşı programı var. Bu programı takip ediyoruz. Kedi ve köpeklerin aşı programları süreleri birbirinden farklı oluyor. Kedilerde en erken 45 günlükken, köpeklerde 30 günlükken mutlaka bir veteriner hekime danışmaları gerekiyor. Bu süreçten sonra iç ve dış paraziter uygulamalarını yapıyoruz. Normal olarak ayda bir kez bizimle irtibata geçmeleri gerekiyor. Ama maddi yön ağır bastığı için biz iki ayda bir paraziter uygulamalar için irtibata geçiyoruz. Diğer aşılma uygulamaları için ise 5 yaşına kadar yıllık olarak çağırıyoruz. Beş yaşından sonra da her yıl sadece kuduz aşısı uyguluyoruz.”şeklinde konuştu.
İNSANLARIMIZ BİLİNÇLENDİRİLMELİDİR
Hayvanlara yapılan şiddetin sevgisizlikten kaynaklandığını belirten Oğuzhan Kalkan, “Babamın asker emeklisi olması sebebiyle ben çok yer gezdiğim ve 12 senedir bu mesleğin içerisinde olduğum için toplumumuzun hayvan besleme konusunda kulaktan dolma bilgilerle hareket ettiğini ve bu bilgilerin veteriner hekimin bilgilerinden daha doğru olduğunu kabul ettiklerini gördüm. Bununla ilgili bence eğitim çalışmalarıyla insanlarımız bilinçlendirilmelidir. Tabi ki çok bilinçli hayvan sahiplerimiz de mevcut. Veteriner hekim ile olan düzenli ilişkileri açısından ve hayvan sağlığı açısından güzel çalışmalar yapan insanlar var. Ama maalesef çok azınlık bir grup söz konusudur. Bazı insanlar tarafından eziyete ve istismara uğrayan hayvanların haberlerini görüyoruz, duyuyoruz. Bunlar eğitimsizlikten ve hayvan sevgisizliğinde kaynaklanıyor. Bununla ilgili ciddi önlemler alınması taraftarıyız. “dedi.
EV YEMEKLERİ ÇEŞİTLİ HASTALIKLARA YOL AÇIYOR
İnsanların hayvanların profesyonel gıdalar ile beslemesi gerektiğinin altını çizen Oğuzhan Kalkan,“ Veteriner hekimliğindeki profesyonellik aslında burada başlıyor. Çünkü biz sadece köpek ve kedi olarak görüyoruz ama köpek ve kedinin metabolizmaları reaksiyon gösterdiği ilaçlardan tutun besinlere kadar her şeyde farklılık gösteriyor. Kakaonun içerisinde bulunan bir madde köpeklerde toksikasyona sebep oluyor. Ayrıcı üzüm de köpeklerde zehirlenmeye sebep olduğu için bu iki gıdanın köpeğe verilememesi gerekiyor. Halk arasında hayvana tatlı yedirirsen kör olur bilgisi kulaktan dolma bir bilgi ama biraz da olsa gerçeklik payı var. Çünkü hayvanın aşırı şeker tüketmesi kör olmasına değil ama ciddi anlamda diyabet hastası olmasına sebep olur. Dengesiz şeker tüketiminde gözlerde bir takım reaksiyona, opaklaşmaya ve geçici körlüğe sebep olabilir. Kedilerin ise tuzlu gıdaları kesinlikle tüketmemeleri taraftarıyız. Kedilerde böbrek problemleri ile karşı karşıya kalıyoruz. Hayvanların hem yaş hem kuru mama diyetleri oluyor. Özellikle ev yemekleri ile hayvan beslemelerini mantıklı bulmuyoruz. En çok hastalıkla karşılaştığımız hayvanlar da hep ev yemekleri ile beslenen hayvanlar oluyor. Çünkü karbonhidrat, protein, yağ metabolizması dengesiz olduğu için hayvanlarda çeşitli hastalıklara sebebiyet verebiliyor. Bundan dolayı insanlarımızın hayvanlarını profesyonel gıdalar ile beslemesi gerekiyor. Evdeki hayvanlar kapalı tecrit ortamda yetiştirildiği için sadece sahipleri istedikleri zaman sokağa çıkabiliyorlar, yürüyebiliyorlar, bir enerji harcıyorlar. Yetiştirdiğiniz hayvan dışarı çıktığı zaman oynama ihtiyacı ve enerjiyi atma ihtiyacı hissediyor. Tabi hayvan sahibi yine bunu belirlediği için hayvan yediğini halk tabiriyle yakamıyor ve sürekli kilo alma eğiliminde oluyor bu da belirli hastalıkların başlamasına sebebiyet veriyor. Metabolizma hastalıkları açısından sokak hayvanları biraz daha dayanıklı ama enfeksiyonel hastalıklarda maalesef fazla dayanıklı değiller. Zaten sokak köpeklerinin ev köpeklerine göre daha az enerjili olduğunu görürsünüz. Bu noktada çok kaybettiğimiz sokak hayvanları oluyor.”dedi.
IRKLARA GÖRE YAŞAM SÜRELERİ DEĞİŞİYOR
Hayvan yaşam süreleri hakkında bilgiler veren Kalkan, “Köpeklerde küçük ırklar genellikle 10-12 yıl, büyük ırklar 25-26 yıl kadar yaşayabiliyor. French Bulldog, Amerikan Cocker, İngiliz Cocker, Terrier gibi köpek ırkları 10-12 yıl yaşıyorlar. İngiliz Bulldog gibi ırklar 6 seneden fazla yaşayamıyorlar. Ama çok daha iyi bakılmaları ve herhangi bir hastalık göstermemeleri takdirinde 15 yıla kadar yaşadıklarını görüyoruz. Kedilerde ise türlerine göre yaşam süreleri değişiyor. Genellikle 8 ile 16 yıl arasında yaşıyorlar. Sokak kedileri, özellikle Sarman ve Tekir gibi kediler 17 yıl yaşıyorlar hatta 21 yıl yaşadığını bile gördüm. Kanatlı hayvanlar, 7-8 yıla kadar yaşayabiliyorlar. Muhabbet kuşları keza 8 yıl ömürleri var. Hamsterlar ise 3yıl kadar yaşayabiliyorlar. Yabani hayvanların yaşam sürelerini tam tespit edemiyoruz. Belli bir yaşam süreleri var ama çeşitli hastalıklar, diğer hayvan saldırıları gibi durumları olduğu için yaşam sürelerinde değişiklikler gösterebiliyor. Farklı türler arası çiftleştirmeler genetik çeşitliliği sağladığından hastalıklar da bir noktada çoğaldı. Bu da hayvanların ömrünü kısalmasına sebep oldu.”dedi.
SOKAK HAYVANLARININ İHTİYAÇLARINI GÖZ ARDI EDEMEYİZ
Sokak hayvanlarının bakımında kurumların gerekli önlemleri almaları gerektiğini dile getiren Veteriner Hekim Oğuzhan Kalkan, “Barınak konusu üzerine en çok eğildiğimiz konudur. Özellikle yetkililerin bu noktada dikkat çekmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sokak hayvanlarımızı özel kliniklere tedavi ettirmeye getiren kişiler ciddi paralar ödeme zorunda kalıyorlar. Getiren kişinin maddi durumu yeterli olmadığı zaman hayvana müdahale açısından bizler de sorun yaşıyoruz. Çünkü günde 10-15 hasta sokak hayvanı bize ulaştırılıyor. Özel klinik olarak maddiyatta yetişmemiz mümkün değil. Mutlaka bir resmi kurumun, özellikle 5199 sayılı kanunun belediyelere verdiği yetki neticesinde bu konuya eğilmesini istiyoruz. Sokak hayvanları kışın kışlatma yazın sıcaklık, açlık ve susuzluk durumlarından dolayı bu dönemlerde barındırmalarını sağlamaları gerekiyor. Köpeklerimizin aşılarını yapıyoruz, kısırlaştırmasını yapıyoruz, paraziter tedavilerini yapıyoruz bunun sonucunda hayvanın sağlıklı olduğu son kontrolden sonra küpe takılıp veya çiplenip sokağa salınıyor. Ama hayvanlardan korkan bazı insanlar, o hayvanların tekrar alınması gerektiğini ve barınaklara tekrar götürülmesi gerektiğini söylüyorlar. Aslında bu çok doğru değil. Çünkü sokak hayvanlarının yaşama alanı sokaktır. Bütün uygulamaları yapılan bir hayvanı tekrar alıp barınakta barındıramazsınız. Zaten kanuni olarak sadece rehabilitasyon sürecinde barındırabiliyorsunuz. Kapalı alanda hayvanı tutma hakkınız yok. Hayvanlarımızın özgür yaşama hakları var. Bundan dolayı belediyelerimizin son çıkan kanunla beraber hem barınakların şartlarını güzelleştirmeli, hem de barınakların işleyişi açısından çalışan işçilerin, veteriner hekimlerin ve yardımcı personellerin ehil kişiler ile çalışması gerektiğini düşünüyorum. Sokak hayvanlarımızın çok ciddi bakıma ihtiyaçları var. Bu ihtiyaçları göz ardı edemeyiz. Hayvan severlerimiz çok güzel bir şekilde yardımcı oluyorlar, biz de sokak hayvanları bakımında %50 indirim sağlıyoruz. Sadece ilaç ücretlerini alıyoruz. Sahipli hayvanlara ne kadar müdahale ediyorsak sokak hayvanlarını da elimizden gelen yardımı sağlıyoruz.”şeklinde konuştu.