Gelecek Partisi Merzifon İlçe Başkanı Hacı Bekir Kurt, yaptığı basın açıklamasında Türk siyasi tarihinin söylemler olarak bu kadar kirlendiği bir dönemi daha yaşamadığını söyleyerek, “Türk siyasi tarihimiz, siyasi kişiliklerin söylem, ağız ve lafızlarının bu kadar kirlendiği, siyasi hitabetin husumet- hamaset ve karalama dışına çıkamadığı, dini, insani ve vicdani istismar, kutsal değerler tekelciliği, düşmanlaştırma, ötekileştirme ve özellikle küfür, gün yüzü görmemiş hakaret ve şiirsel; uyaklı, vezinli, ritmik ve melodik aşağılamalara, karşılıklı iftira, ifrat, gıybet ve sinkaf numunelerine şahit olmamıştı” dedi.
Siyasi sahnede yer alan siyasi partilerin bir birinin hasmı olmadığını, sadece rakibi ya da fikri muhalifi olduğunu söyleyen Gelecek Partisi Merzifon İlçe Başkanı Hacı Bekir Kurt, “Oysa, siyasi sahnede yer alan siyasi partiler bir birinin hasmı değil, sadece rakibi ya da fikri muhalifidir. Bu rekabetin de muhalefet ahlakı ile icra edilmesi, nezakete ve nezahete ihtimam gösterilmesi, eylem, söylem ve eleştirilerin muhabbet ile ve müspet olarak ifade edilmesi gerekmektedir. Siyasetin en önemli öğelerinden biri de tenkit ve eleştiridir. Sanıldığının aksine eleştiri ve kritik mükemmel arzusu ve düzeltme, doğruya yöneltme amacı ile yapıldığından menfi değil, müspettir. '' Yani, siyasilerin birbiri hakkında anlayışlı, saygılı ve hürmetli olmaları siyasi erdem ve siyasi ahlak gereğidir. Hani bizde bir söz vardır; '' duymak istemediğini demeyeceksin'' diye. Birilerine 'Ahtapot' demen misli ile mukabele gereği sana da başka bir sıfat ruhsatı verir. Bu misale müdahil olmamak değerleri erozyona uğratır, siyasi kin ve nefret biriktirir. Günü geldiğinde karşına çıkar. Zira demokrasilerde iktidar- itibar ve muhalefet dengeleri hızlılık ve değişkenlik arz eder. Güç el değiştirdiğinde, kudret bittiğinde elde sevgi, saygınlık ve itibar kalır. Bu gün nasıl muamele ediyorsan, yarın misli ile mukabele görürsün. Bundandır ki; kibre ve böbüre kapılıp, kurum ve çalım satıp siyaset çöplüğüne tepe taklak savrulmanın alemi de gereği de yok. Siyaseten hiç kimse baki değil, fanidir. Baki kalan hakikat, devlet ve hoş bir sâdâdır” dedi.
Kurt, yaptığı basın açıklamasının devamında; “Kaldı ki; bu kirli ağız siyasetinden hem toplum, gençlerimiz, hem eş ve çocuklarımız yakinen ve menfi olarak etkilenmektedir. Siyasi kişilikler sürekli görsel vitrinde olmaları hasebiyle, edep ve edepsizlik numuneleridirler. Sarf ettikleri sözler anında toplumun en alt tabakasında karşılık bulmakta ve kullanılmaktadır. Hani iletişim ve gelişim uzmanları der ya;'' iki kulağın ve iki gözün var, bundandır ki; iki dinle, iki bak! Bir ağzın var ve bir de'' aslında bu sosyoloji ile de ilintili bir sosyal sorumluluk gereğidir de. Rüzgar ekip, fırtına biçmeyelim. Toplum bozuk, sakat ve kusur söylemler ile terörize edilmemeli, iktidar hırsı ile rakipler linç edilmemeli, hınç ve öç ile rövanşist anlayışlar ve ifadeler de kullanılmamalıdır. Son yirmi yıldır sabah-akşam bu siyasi nezaketsizlik; bir tarz ve revaçta bir tavır oldu maalesef. Kabalık yiğitlikmiş gibi yanlış bir algı oluştu, bir olgu gibi muamele görür oldu adeta.. Nobran tavır, külhanbeyi eda ve kaba dayı racon diziler kadar süratli sardı sokaklarımızı ve istila etmiş ve çoktan kronikleşmiş de. Buna çok yakından ve bizzat tanıklık ettim Amasya' da. İnsanlar ağızlarından çıkan ağır hakaretlerin, küfür ve sinkafların anlamını bilmediklerini, normal bir tepki gibi dillendirdiklerini, bunun bir hukuki karşılığının olduğundan dahi haberdar olmadıklarını müşahede ettim acizane. Bu nevi menfi davranışa bir nihayet vermek ivedi ve çok elzemdir. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama, saymak ve saygı duymak zorunda. Kibir ve ucub şeytani davranışlardır. Bunları söylerken aklıma sayın Süleyman Demirel' in bir yurt gezisinde elinde CHP bayrağı olan bir çocuk ile çektirdiği ve '' Beraber Ecevit'e selam söyleyelim '' dediği ve günümüze ibret vesikası olan resim geldi. O resim sayın G. Pehlivanın dediği gibi; '' Bir ikaz niteliğindedir. Türk halkına dar gelecek siyasi sistemleri, coğrafyayı, paydaşları dikte eden; demografik yapısını ve kültürel birikimini ezip geçmeye yeltenen; kurumsal güç dengelerini ters yüz ; Türkiye' yi fiilen ve resmen tüketmeye kalkışanlar, Türk halkı kalkınma sloganı altında şahsi çıkar ilişkilerine özgülenmiş geçiş garantili köprü veya yollara benzemez. Onu çiğneyerek bir yere varamazsınız.'' O eski nezaketi, nezaheti ve hoş görüyü özlüyoruz, o muhabbeti ve basireti özlemeyen de yoktur sanırım. Bu yoz, yobaz ve bağnaz anlayışlara bir son vermek nihayete erdirmek, kanunla, yasayla ya da ana yasa ile olmaz. Bu memleketin yasa sorunu yok, hukuk ve adalet sorunu, muhakeme ve uygulama sorunu, eğitim ve üretim sorunu, eşit bölüşüm, edep ve dürüstlük sorunu var. Bu da bizimle Gelecek inşallah ve şerh olsun” ifadelerini kullandı.