İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen ceza tartışmalarına Gelecek Partisi Merzifon İlçe Başkanı Hacı Bekir Kurt da katıldı.
Gelecek Partisi Merzifon İlçe Başkanı Hacı Bekir Kurt yaptığı açıklamada, “İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu ile alakalı isnat edilen bir çok suç, davalar süreci, son mahkeme ve öncesi İstanbul Büyük Şehir Belediye Meclisi marifeti ile 'topal ördek' kılma, çalıştırmama, yetki kısıtları, kredi engelleri, hizmet engelleme, müfettiş tacizi, terör bağlantı iftiraları ve mümkün ise görevi bıraktırma baskı ve gayretlerinin ne kadar yoğun yapıldığını çocuklarca bile malumdur” dedi.
Kurt, yaptığı açıklamanın devamında; “Davaya bakan hakim sayın Hüseyin Zengin'in alelacele el çektirilip yerine Mehdi Komşul adlı AKP'ye yakın bir ismin atanması mevcut sonucun habercisi idi adeta. Zira, sayın Hüseyin Zengin baskı altına alınıyor, ceza vermesi belletiliyor ve vereceği beraat kararı engellenmeye çalışılıyor haberleri sızıyordu. Sonunda sürgün edilmesi, 'aslında ben de AKP'ye yakındım' açıklaması adalet ve yargımızın içler acısı durumunu, siyasi sirayeti tüm çıplaklığı ile önümüze seriyordu. Ama, bizler yüce Türk adaletine ve bağımsız yargısına güven duymaya devam etsek te neticeye şaşırmadık ta. 'adalet Güçsüz İse, Gücün Adaleti Güçlüdür' sözünü hatırladık milletçe ve esefle maalesef. 2 yıl, yedi ay ve 15 gün... Neymiş efendim, kendisine sayın Süleyman Soylu'nun sarf ettiği 'Ahmak' sözünü, ' sen onu seçimi iptal eden, aynı zarf içindeki dördün birini iptal edenlere söyle' demesi imiş.. Peki Soylu'ya? Pek tabii ki; yok.
Ve hemen akabinde Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı sayın Mehmet Uçum’dan 'Yargı bağımsız' çıkışı geldi üst mahkemelerce onanacağı ile ilgili .. YSK başkanının hızlı demeç ve her ikisinin de hızlı çarkı.. Bu ne perhiz ve lahana turşusu beyler!
Sonra sayın Cumhurbaşkanı Malatya mitinginde (dava sonuçlanmasının ertesi günü) şöyle sözler sarf etti; 'Son günlerde bir mahkeme kararı üzerinden kopartılan fırtınanın gerisinde ne var? Aynı faşist zihniyet var. Aslında bu tartışmanın ne bizimle, ne şahsımla, ne milletle bir ilgisi yok. Çünkü konu bir şahsın hakimlere hakaret ettiği iddiasıyla aldığı mahkûmiyet kararından ibaret. Ortada ne siyasi bir kavga, ne bir fikir tartışması, ne bir hizmet mücadelesi mevcut. Halbuki karşımızdaki tablo gayet nettir. Kardeşlerim! Ana yasanın 198nci maddesine göre '' hakimler görevlerini bağımsız olarak kanuna ve hukuka uygun şekilde yaparlar.'
Daha sonra bir araştırmacı gazetecinin AKP'li bir kaynaktan elde ettiği bilgiye göre; sayın Erdoğan'ın Türkmenistan ziyaretinden önce, yani davadan bir gün önce A takımı diye adlandırılan; Cumhurbaşkanlığı sözcüsü sayın İbrahim Kalın, AKP sözcüsü sayın Ömer Çelik, AKP Genel Başkan vekili sayın Numan Kurtulmuş, AKP Genel Başkan Yardımcıları sayın H. Dağ ve M. Şen ve AKP seçim kampanya sorumlusu Prof. Dr. sayın Ersan Aydın ile, kabine toplantısı haricinde, dava öncesi ihtimaller ile ilgili durum değerlendirilmesi yapıldığı ortaya çıktı. Bu toplantıda sayın Aydın'ın 'kampanya çalışmalarının pozitif gittiğini, sayın İmamoğlu'nun bir ceza alması durumunda partinin zarar göreceği' fikrini savunduğu ve sayın Kurtulmuş' un bu fikre iştirak ettiği bilgisi alındı. Bir genel başkan yardımcısının ' yerde kalmaması ve mutlaka ceza alması gerektiği, diğerlerinin sessiz kaldığı, sayın Erdoğan'ın ise 'Niye etkilesin, bende ceza aldım, herkes alabilir' diyerek ceza ve siyasi yasak yanlısı olduğu anlatıldı ilgili haberde. AKP'li kaynağın 'Sayın Erdoğan, ölçme ve değerlendirmeyi en iyi yapan insan. Çıkan sonuca göre siyasetini belirler. Ben, İmamoğlu'nun kendisine tehdit oluşturduğunu gördüğünü düşünüyorum.' dediği de mevzuyu aşikar etmektedir.
Sayın Erdoğan'ın Malatya mitinginde sarf ettiği( tamamını okumanızı tavsiye ediyorum), altılı masa ile ilgili ve diğer muhtemel rakipler ile ilgili yapa bilecekleri hakkında ip uçları vermektedir. Altılı masanın neden aday açıklama konusunda temkin haklılığını da meydana çıkarması açısında manidar buluyorum. Kaldı ki; karar siyasi mi, yoksa hukuki mi? tartışmalarının yerine, olmayan bir suç ile, bir şehirden intikam alınıyor, hınç alınıyor, hukuk çiğneniyor konusunun gündemden hiç düşürülmemesi gerekmekte iken hükümetin istediği biçimde muhalefet te gündelik gündemlerle boğulmakta, birbirine düşmektedir. Bu birliktelik ruhunun korunması 'Saraçane' ruhunun muhafazası ile mümkün iken hem de. Siyasi mühendisliklere meydan verilmemeli, kurulan tezgahlara gelinmemeli ve tahammül ile sabır, sebat gösterilmelidir. Tüm bu vukuu bulanlar göstermektedir ki; bu iş bitti, sadece bu tür davalar ile ön alınacak, bel altı vuruşlar devam edecek, kazanmak için devletin tüm organları kullanılacak. Bizim ise milli iradeye sahip çıkmak, seçmenimize sahip çıkmak ve sandığa sahip çıkmak boynumuzun borcu, şerh olsun” ifadelerini kullandı.