Brezilya’da gerçekleştirilen bir araştırma, yarasalarda “MERS-CoV” (Orta Doğu Solunum Sendromu Koronavirüsü) ile benzer özellikler taşıyan yeni bir koronavirüsün varlığını ortaya çıkardı. Bilim insanları, söz konusu virüsün insan sağlığı üzerindeki etkilerinin henüz belirlenemediğini vurgularken, olası riskleri değerlendirmek için daha fazla araştırma yapılması gerektiğinin altını çizdi. Bu keşif, yarasaların yeni ortaya çıkan virüslerin önemli bir “doğal deposu” olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Brezilyalı araştırmacılar ile Hong Kong Üniversitesinden (HKU) bilim insanları tarafından yürütülen çalışmada, 16 farklı yarasa türünden alınan 423 ağız ve rektal sürüntü örneği incelendi. Araştırmanın yapıldığı bölge, Brezilya’nın kuzeydoğusundaki Fortaleza şehri olarak açıklandı. İnceleme sonucunda, yarasalarda tespit edilen yeni tip koronavirüsün, gen dizilimi bakımından “MERS-CoV” genomuyla yaklaşık yüzde 72, konak hücrelere bağlanmak için kullandığı protein açısından ise yüzde 71,74 benzerlik gösterdiği belirtildi.
Bu sonuçlar, virüsün genetik yapısının MERS-CoV’a benzer olsa da tamamen aynı olmadığını ortaya koyuyor. Yeni tip koronavirüsün insan sağlığı üzerindeki olası etkileri hakkında henüz kesin bir bilgiye ulaşılamadı. Bu nedenle bilim insanları, özellikle Hong Kong’daki yüksek güvenlikli laboratuvarlarda daha ileri deneyler yaparak virüsün bulaşma potansiyelini ve insanlarda hastalık oluşturup oluşturmayacağını anlamaya çalışacaklarını ifade etti.
Yarasaların, koronavirüslerin yanı sıra birçok farklı virüsün doğal konakçısı veya “rezervuarı” olduğu biliniyor. Bu durum, yarasaların bağışıklık sistemlerinin farklı işleyişiyle ilgili olabilir. Yeni tip koronavirüslerin ortaya çıkışında yarasaların rolü, bilim dünyasında uzun süredir araştırma konusu. Yapılan son çalışma, bu canlıların halk sağlığı açısından önemini bir kez daha gündeme taşıdı. Uzmanlar, yarasaların düzenli aralıklarla izlenmesi ve virüslerin genetik dizilimlerinin takip edilmesi gerektiğini savunuyor.
“MERS-CoV”, ilk kez 2012 yılında Suudi Arabistan’da tanımlanan ve o tarihten bu yana iki düzineden fazla ülkede tespit edilen bir koronavirüs türü. Develerden kaynaklandığından şüphelenilen bu virüs, ciddi solunum yolu hastalıklarına yol açarak bugüne dek 850’den fazla kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Yüksek bulaşıcılık özelliğine sahip olan MERS-CoV, SARS-CoV ve SARS-CoV-2 (COVID-19’a yol açan virüs) gibi diğer koronavirüs türleriyle de akrabalık gösteriyor.
Yeni keşfedilen koronavirüsün, insanlara veya diğer hayvanlara bulaşma riskinin olup olmadığı henüz netlik kazanmış değil. Bu sebeple bilim insanları, daha kapsamlı laboratuvar testleri ve saha çalışmaları ile virüsün mutasyon potansiyelini, bulaşıcılığını ve insan hücrelerine tutunma mekanizmasını derinlemesine incelemeyi hedefliyor. Elde edilecek veriler, olası bir salgın riskini önceden tespit etmek ve gerekli tedbirleri almak açısından büyük önem taşıyor.
Uzmanlar, bu yeni virüsün tıpkı COVID-19 veya MERS-CoV gibi küresel ölçekte bir salgına yol açıp açmayacağının belirsiz olduğunu belirtiyor. Ancak, yeni koronavirüslerin izlenmesi, erken uyarı sistemlerinin güçlendirilmesi ve küresel sağlık güvenliği önlemlerinin sıkı tutulması gerektiği görüşü, bilim dünyasında yaygın kabul görüyor. Özellikle uluslararası iş birliğiyle yürütülen çalışmalar, salgın riskini en aza indirmek ve halk sağlığını korumak için kritik bir rol oynuyor.
Brezilya’da yarasalarda keşfedilen ve MERS-CoV ile benzer özellikler taşıyan yeni tip koronavirüs, bilim camiasının ilgisini çekmeyi sürdürüyor. İnsanlar üzerindeki olası etkileri henüz bilinmeyen bu virüsle ilgili çalışmaların derinleştirilmesi, olası bir salgının önüne geçebilmek adına büyük önem taşıyor. Yarasaların yeni virüslerin doğal deposu olduğu gerçeği, bu tür araştırmaların ve izleme faaliyetlerinin daha da yaygınlaşması gerektiğini ortaya koyuyor.