reklam
reklam
38,2552 %0.34
43,8333 %0.15
4.076,87 % 0,33
85.274,53 %1.045
AMASYA
00:00:00
Akşam vaktine kalan
Amasya
Parçalı bulutlu
20°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara
Merzifon Bilgi Gazetesi GÜNDEM ADD SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDU

ADD SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDU

Atatürkçü Düşünce Derneği Merzifon Şubesi, Samsun’daki Atatürk Anıtı’na yapılan çirkin saldırı için suç duyurusunda bulundu.

Merzifon Adliyesi’ne gelerek, Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunan Atatürkçü Düşünce Derneği Merzifon Şube Başkanı Veli Sağtürk ve yönetim kurulu üyeleri suç duyurusunun ardından basın açıklaması yaptı.

Açıklamada; “Ulusal Kurtuluş Savaşımız’ın simge şehri, Atatürk’ün kutlu yolculuğunun ilk adımı, Gençlik ve Spor Bayramı ile onurlanmış Samsun’umuzun Onur Anıtı’na kasteden bu son ihaneti de lanetlemekte, süreci sonuna kadar izlemeyi görevi saydığını kamuoyu ile paylaşmaktadır” denildi.

ADD Merzifon Şubesi Yönetim Kurulu tarafından Cumhuriyet Savcılığı’na sunulan suç duyurusunda şu ifadelere yer verildi:

1) Şüpheliler 03.02.2022 tarihinde Samsun İkadım İlçesi Anıtpark’ta bulunan, Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da kurtuluş mücadelesini başlatmasının simgesi olan Onur Anıtı’nı; anıtın atının sol bacağına ve kuyruğuna çelik halat ve urgan bağlayıp bir arazi aracı ile çekmek suretiyle yıkmaya çalışmışlar, urganın kopması sonucu menfur amaçlarına ulaşamayarak olay yerinden kaçmışlar.  Emniyette alınan ifadelerinde şüpheliler; Atatürk’ü sevmediklerini, yaptıkları eylemden pişman olmadıklarını belirtmişlerdir. Şüphelilerin bu saldırıyı alkollü yaptıkları yönündeki, basına da yansıyan beyanlarının tarafımızca kabul edilmesi mümkün değildir. Zira; olaydan bir gün önce keşif yaptıkları, eylemlerini planladıkları, olay sonrası görevlilerce sökülmesi dakikalarca süren çelik halatı geceden anıta bağladıkları, olaydan önce 6 adet telefon hattı aldıkları ve birçok kişi ile görüşmeler yaptıkları sabittir. Ayrıca şüphelilerden Celali Rahman Fidan sosyal medya hesabından “Yarabbim sabırla hayırlı bir sonuç bekleyen kullarını haberlerin en güzeli ile sevindir” şeklinde Regaip Kandili günü zaten amacını belli eden bir paylaşımda da bulunmuştur.

2) Bu olay basit bir saldırı değildir. Örgütsel, planlı ve organize bir terör eylemidir. Karanlık emelleri olan terör örgütleri mensuplarının halkta infial uyandırarak kardeş kavgası çıkarmak ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasal düzenini yıkmak amaçlı hain bir kalkışmasıdır. Bu nefret saldırısının soruşturmasının; çok dikkatle ve etraflıca yapılması, tüm kanıtların toplanması, diğer faillerin de ortaya çıkarılması şeklinde yürütülmesi gerekmektedir. Her ne kadar soruşturma Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2022/4941 No’lu dosyası üzerinden devam etmekte ise de, bu vahim olay sadece 5816 Sayılı Yasaya muhalefet ve iki kişinin tutuklanması şeklinde devam eden bir soruşturma konusu olmakla kalmamalıdır. Bu suçun failleri yanında destekçi ve özellikle azmettiricilerinin de tespitini ve olayın tüm ayrıntıları ile aydınlığa çıkmasını Yüce Yargıdan bekliyoruz, takipçisi de olacağız.

3) Şüpheliler 03.02.2022 tarihindeki saldırı eylemi ile ayrıca TCK 152. Madde ile tanımlanan “Kamu Malına Zarar Vermek” suçunu da işlemişlerdir. Eylemleri ile hem Kurucu Liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret etmişler, hem de halkın kin ve nefrete tahrik etmişlerdir. 5816 Sayılı Yasanın 1. Maddesi “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Demektir. Yasanın amacı; Türk Milletinin ulusal değeri olan Kurucu Liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hatırasını, topluma malolmuş manevi şahsiyetini, alenen yapılan hareket, küfür, tahkir ve tezyif içeren söz, yazı ve eylemlere karşı özel koruma altına almaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün hatırasına hakaret eden ve Türk toplumunun duygularına ve ortak değerine zarar verip kamuoyunda tepki toplayan eylemleri özel olarak cezalandırmayı tercih etmiştir.

4)Türk Cezası Yasası 216 madde ise Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama başlığı altında,

(I)Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip kesimini, diğer kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(II)Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(III)Halkın bir kesiminin benimsemediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

demektir.

Üyesi bulunduğumuz Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Kuruluş Nedeni Ve Üyelerin Görevleri:

“ Atatürk’ün bedensel varlığının artık aramızda bulunmamasından cesaret alan içteki ve dıştaki kimi olumsuz güçler, O’nun yeni Türk Devletini yaratma doğrultusunda ilk adımı attığı 19 Mayıs 1919éun üzerinden tam 70 yılın geçtiği bu günlerde, Atatürk devrim ve ilkelerine karşı, açık ya da kapalı saldırılarını doruğa ulaştırmış bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, planlı ve sinsi bir çalışma ile o devrim ve ilkeleri gelecekte yok etmek çabası içindeler.

Oysa Atatürk;

Sadece “bağımsızlığı tümüyle tehlikeye düşmüş Türk Ulusunu ve yurdunu emperyalist güçlerin işgalinden kurtaran bir büyük asker” değildir.

O, bunun çok daha ötesinde, örneğin siyasal, kültürel ve ekonomik alanlar başta olmak üzere, her alanda bağımsızlığımızı yok edici ya da kısıtlayıcı olumsuz bağları koparan;

Ulusal egemenliği gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran;

Kişisel inançlara dokunmayarak, toplumumuzu Ortaçağ zihniyetinden ve şeriattan kaynaklanan ‘nakil’e dayalı kurum ve kurallardan kurtarıp sürekli biçimde çağdaş ve uygar bir ulus olmanın ve böyle kalmanın yollarını gösteren, ‘akıl’a dayalı laik düşünce, laik hukuk ve laik öğretim sistemlerini toplum yaşamında egemen kılan;

Tüm özgürlüklerin ve insan haklarının, Sosyal Hukuk Devletinin ve çoğulcu demokrasinin yolunu açan;

Yüzyıllarca ikinci sınıf insan durumuna düşürülmüş Türk kadınını gerçek yerine yükseltip, eşit haklara ve eşit onura sahip insan ve yurttaş yaparak yapay eşitsizlikleri kaldıran;

İçten ve dıştan kaynaklanan her tür sömürüye karşı çıkarak, halkın yalnız siyasal değil, ekonomik ve sosyal alanda da gerçek efendi durumuna gelmesini ve tüm yurttaşların gönencini devletin varlık nedeni ve amacı sayan;

Ulusal ekonominin girişimcilerin keyfine, yalnız kar ve rekabet mekanizmasına göre başıboş biçimde işlemesine değil, toplumun ve tüm yurttaşların gereksinimlerini karşılayacak biçimde devlet tarafından yönlendirilmesini ilke olarak benimsemiş ve benimsetmiş olan;

Yurdumuz yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden, Türkiye halkının yararlanmasını benimseyen ve kabul ettiren; Misak-ı Milli sınırları içinde ‘Türk’üm diyen herkesin Türk olduğu ölçütünü getirerek, ırkçılığı reddedip; yapıcı, olumlu ve çağdaş Türk Ulusalcılığını yaratarak, onu devletimizin temel ilkelerinden biri yapan;

Her yurttaşın eğitimden, bilimden ve sanattan payını almasını, ‘fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür kuşaklar’ın yetiştirilmesini devletin başta gelen görevi yapan;

Kültür emperyalizminden kurtulabilmemiz ve eğitimin yaygınlaştırılabilmesi için yeni Türk harflerini kabul etmenin yanında Türk dilinin arındırılması ve zenginleştirilmesini büyük bir toplumsal görev sayan;

Türk Ulusunun tarihini, çağdaş insan kökenine bağlayan;

‘Yurtta barış, Dünyada barış’ ilkesi ile devletin yaşamında ve uluslararası ilişkilerde kaba kuvveti, ırkçılığı, saldırı savaşını mahkûm eden;

Dış politikada ‘Dünya uluslar ailesinin eşit haklara sahip onurlu bir üyesi olma’ ölçütünü ve ‘karşılıklılık kuralını’ vazgeçilmez ilke yapan;

Bütün ulusların insanlık ailesinin bir parçası olduğunu vurgulayarak, insanlığın bütünleşmesi düşüncesinin tohumlarını atan Çağdaş Devlet Kurucusu’dur.

Bu durum karşısında Atatürk Devrim ve ilkelerinin, toplumsal sorunlarımızın çözülmesinde ışık tutucu niteliği ve yaratıcı güce sahip olduğuna inananlar, ‘Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurarak, O’nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma zorunluluğunu duymuşlardır.

Kurucular Kurulu 19 Mayıs 1919 demektir.

Derneğimizin kuruluş nedeni ve kuruluş felsefesi yukarıda yazıldığı gibidir. Bu nedenle şüphelilerin Kurucu Liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e karşı hakaret içeren eylem ve söylemleri, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Kurumsal kimliğine karşı da yapılmış olmaktadır. Derneğin üyeleri olarak hakaret eden kişilerin cezalandırılmasını talep etmek hem vazifemiz hem de yetkimiz dâhilindedir.

5)Öte yandan; cezai takibat gerçekten bu tür eylemlerin kovuşturulması, yasalar çerçevesinde cezalandırılması, her geçen gün Atatürk’ü düşman olarak görmenin ve bunu hakaretle ifade etmenin düşünce özgürlüğü kapsamında olmadığının saptanmasını ve sonuçları itibariyle emsal bir karar oluşmasını da sağlayacaktır. Bu anlamda bu tarz söylemlerin halkı kin ve nefret boyutunda karşı karşıya getirme çabasına, yargının gereken emsal karar ile dur diyeceğini umuyoruz.

Sonuç: Yukarıda açıklanan ve resen görülecek nedenlerle, şüpheliler hakkında gerekli kovuşturmanın yapılarak haklarında kamu davası açılmasını saygılarımla arz ve talep ediyorum.”

Bilindiği üzere Samsun'da 3 Şubat'ta Atatürk Anıtı'nı halat bağlayarak çekmeye çalıştıkları gerekçesiyle yakalanan B.F. ile C.F, çıkarıldıkları hakimlikçe tutuklanmıştı.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *