reklam
reklam
38,2069 %0.39
43,8023 %0.27
4.078,58 % 0,37
84.595,71 %-0.826
AMASYA
00:00:00
İmsak vaktine kalan
Amasya
Açık
19°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara
Merzifon Bilgi Gazetesi SİYASET KAYIŞOĞLU, “ÜLKEMİZİN ÜRETİMDEN, ADALETTEN, KALKINMADAN BAŞKA ÇARESİ YOK”

KAYIŞOĞLU, “ÜLKEMİZİN ÜRETİMDEN, ADALETTEN, KALKINMADAN BAŞKA ÇARESİ YOK”

Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili ve Parti Meclis Üyesi Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Sorunu Biliyoruz, Çözeceğiz” temalı saha çalışması için 4 gün Amasya’da çeşitli ziyaretlerde ve temaslarda bulunacak.

CHP Amasya İl ve İlçe Teşkilatı ile parti binasında bulunan Bursa Milletvekili ve Parti Meclis Üyesi Nurhayat Altaca Kayışoğlu basın açıklamasında bulundu.

Bursa Milletvekili ve Parti Meclis Üyesi Nurhayat Altaca Kayışoğlu açıklamasında tarım, ekonomi, turizm, çiftçi, emekli herkesim ile ilgili olarak sorunlara değindi ve çözüm önerilerini dile getirdi.

Kayışoğlu açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi, “Uzun zamandır sahadayız, bütün şehirleri karış karış dolaşıyoruz. Vatandaşların sorunlarını öğrenip, çözüm önerilerini dile getiriyoruz. Bunu iktidara da öneri olarak sunuyoruz. Genel Başkanımız her hafta mecliste Salı günü yaptığı grup toplantılarında nerede ne sorun varsa onu dile getiriyor ve çözüm önerisini de sunuyor. Buğday ithal edildi 6 bin 650 liraya. Şimdi siz bu parayı yabancı üreticiye, yabancı çiftçiye vereceğinize Türk Çiftçisine verseydiniz ne olurdu. Şimdi biz bugün buğdayı nereden alacağız, alabilecek miyiz. Kıtlık olacak mı olmayacak mı gibi konuşmalar, tartışmalar yaşar mıydık, yaşamazdık. Hem bütün Türkiye doyardı, hem de belki başka ülkelere bile satabilirdik, ihracat yapabilirdik. Çiftçinin zararını ödeyin, çiftçiye giden para asla boşa gitmez. Helali hoş olsun, o bize kat kat ülkemizin ekonomisine fazlasıyla döner. O yüzden çiftçilerin zararlarını mutlaka karşılayın diyoruz. Uzun zamandır sahadayız, bütün şehirleri karış karış dolaşıyoruz. Vatandaşların sorunlarını öğrenip, çözüm önerilerini dile getiriyoruz. Bunu iktidara da öneri olarak sunuyoruz. Genel Başkanımız her hafta mecliste Salı günü yaptığı grup toplantılarında nerede ne sorun varsa onu dile getiriyor ve çözüm önerisini de sunuyor.

AMASYA HAKETTİĞİ KARŞILIĞI ALAMIYOR

Amasya 8 bin yıllık bir açık müze. Özellikle turizm açısından çok çok önemli, çok çok değer katacak bir şehir. Arkadaşlarımıza sordum hak ettiği değeri hak ettiği karşılığı alamıyor. Umarız ki hak ettiği karşılığı alır.

EKONOMİK KRİZ BİRİNCİ SORUNUMUZ

Ülkemizin ve Amasya’nın sorunlarına baktığımızda ekonomik kriz birinci sorun. Biz aşağıda esnaf ziyareti yaparken enflasyon rakamları da açıklandı. TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamı bile, bile diyoruz çünkü TÜİK’in bu enflasyon rakamlarını açıklarken en az kullanılan, vatandaşın en az ihtiyaç duyduğu sepete konulan ürünlerle açıkladığını, en az zam gelen ürünlerle, rakamlarla oynandığını biliyoruz. Bu bile yüzde 73 buçuk. Bağımsız bir araştırma kuruluşu olan ENAK, enflasyon araştırma grubunun açıkladığı rakam ise yüzde 160. Vatandaşın hissettiği ne. Bir yılda benzine mazota gelen zammı biliyoruz. Yani yüzde 200, 250’nin üzerinde ki. Petrol ürünlerine gelen her zam diğer bütün ürünlere de yansıyor. Lojistik yoluyla, nakliye yoluyla bütün ürünlere de maalesef yansıyor ve çarşı pazara gittiğimizde çok çok daha fazlasını hissediyoruz.

ÜLKEMİZ NEDEN BU DURUMDA, BİZ NE YAPACAĞIZ

Dönüp baktığımızda Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren 57 hükümet gelmiş 2002’ye kadar yönetime ve bunların toplam olarak yani hazine ve maliye bakanlığının sitesindeki veriler şunu söylüyor, toplam olarak harcadığı para 713 milyar dolar 1923’ten 2002’ye kadar. Bu 713 milyar dolarla bu kadar süre içerisinde neler yapılmış. Bir kere Cumhuriyet kurulduktan sonra Osmanlıdan kalan kapitülasyonlar bütün borçlar ödenmiş. Ülkenin her köşesine fabrikalar açılmış, şeker fabrikaları, gübre fabrikaları, tekstil fabrikaları, bankalar açılmış, demir yollar demir ağlarla örülmüş ülkenin dört bir yanına demir yolu taşımacılığı ulaşsın diye demir yolları yapılmış. Köylere okullar yapılmış, fabrikalar açılmış ve dediğimiz gibi ülkenin borçları ödenmiş. 90’lı yıllarda ülkemiz dünyanın en zengin 20 ülkesi arasına girmiş G20’ye. 2002’den sonra ne olmuş, 20 yıl içerisinde. 20 yıl içerisinde Ak Parti tam 2 trilyon 631 milyar dolar harcamış. Peki ne yapmış, 1 tane fabrika açtı mı? Yok. Tam tersine Cumhuriyet dönemi boyunca yapılanları sattılar. Şeker fabrikalarını sattılar hepimizin gözü önünde.

Demiryolu deseniz, birçok şehrin mecliste 6-7 yıldır bulunuyoruz. Birçok şehrin başlayan projeleri 10-20 yıldır bitmiyor. Bahsettikleri o yollar köprülerle ilgili baktığımızda, şehir hastaneleriyle ilgili baktığımızda orada da verilen 20-30 yıllık garantiler var.  Hem geçen ödüyor parasını hem de karşılanmayınca geçmeyen de ödüyor. Onlara verilmiş garantiler var. Daha çocuklarımız bile onların borçlarını ödeyecekler. Şehir hastanelerinin maliyeti 12 milyar dolar bütün Türkiye’deki. Verilen garantiler 97 milyar dolar.  Osmangazi Köprüsünün maliyeti 1 milyar dolar. Verilen garantiyi topladığımızda 15 milyar dolar. Havaalanları yine öyle. Ve bunlar ödenecek bizim çocuklarımız, torunlarımız tarafından verilen garantiler kapsamında ödenecek paralar. Onlarda bu harcanan paranın içinde değil yani. G20 kapsamından da düşmüşüz 23. sıraya. 84 milyon vatandaşımız faiz lobisine çalışıyor.

DÖVİZ ARTTIKÇA BORCUMUZ ARTIYOR

Şimdi bu yılın ilk 3 ayına baktığımızda karşımıza şöyle bir şey çıkıyor. Borçlanmalar, bu garantiler de dövizle yapıldığı için döviz arttıkça hem borcumuz durduk yere artıyor hem de yapılacak ödemeler de bir yandan artıyor bunu vurgulamak lazım. Yapılan bu dövizle borçlanmalardan dolayı ilk 3 ayda borcumuz durup dururken 272 milyar lira artıyor. Bu 272 milyar lira ile neler yapılır diye genel başkanımız bir çalışma istemişti. Yapılan çalışmada karşımıza şöyle bir şey çıkıyor. 2 dini bayramda emeklilere verilecek ikramiye asgari ücret seviyesinde olabilirdi. 4 bin 253 lira olabilirdi. 13 milyon emekliye verilebilirdi. Bu para yine bitmiyor artı onun üstüne çiftçiye verilen bir yıllık destek 3 katına çıkarılabilirdi. Yine para artıyor, 6,5 milyon işçinin, emekçinin primi üstlenilerek, asgari ücret 5 bin liraya çıkarılabilirdi. Yine artıyor, açlık sınırının altındaki 4 milyon haneye 5 bin lira ya da 4 bin liralık enerji çeki sağlanabilirdi. Petrol ve doğalgaz ürünlerindeki ÖTV sıfırlanabilirdi. Bunun da diğer alanlara da ekonomiye de yansıması katlanarak büyürdü.

ÇİFTÇİNİN, TARIMIN DESTEKLENMESİ GEREKİYOR

Amasya’da gördüğümüz kadarıyla tarımla geçimin sağlandığını öğrendim. Biraz dolaştık, gördük verimli toprakları var. Çok güzel toprakları var ve büyük bir zenginlik ülkemiz açısından baktığımızda. Dolayısıyla da çiftçinin, tarımın desteklenmesi gerekiyor. Bu pandemi sürecinde ve sonrasından yaşanan ekonomik krizde de bütün dünya bunu öğrendi. Hele hele son Rusya’nın Ukrayna’ya girmesiyle birlikte karşı karşıya kalınan bu kıtlık tehlikesiyle ne kadar değerli olduğunu öğrendik toprakların, üretimin, tarımın, çiftçinin o yüzden de bunu tekrar vurgulamak istedim. Bu ülkenin önce üretimi yeniden ciddi olarak planlı bir şekilde desteklemesi ve ayağa kaldırması gerekiyor. Bütün dünyanın gördüğü gibi. Biz şunu yapacağız. Kırsaldan büyük şehirlere işsizlik nedeniyle, geçim sıkıntısı nedeniyle, üretim yapılamaması nedeniyle göç yaşanıyor. Yeniden üretimi artırmak için öncelikle bu tarım kanununda zorunlu olarak aslında emredici bir hükümle çiftçiye ödenmesi gereken bütçedeki payın ödenmesi gerekiyor. Bunun takipçisiyiz, iktidar olduğumuzda da bunu gerçekleştireceğiz. Genç nüfusun kırsalda kalıp üretim yapabilmesi için onların sosyal güvencelerini devlet olarak sağlamamız gerekiyor. Bunu biz yapacağız, sigorta primlerini biz ödeyeceğiz. Tabi çiftçilerin birikmiş borçları var tarım kredi kooperatiflerine, bankalara. İktidar olduğumuzda bir kere bunun faizlerini sileceğiz ve geri kalan ana parayı da yapılandıracağız makul bir şekilde. Bunu da yapmamız gerekiyor.  Ürün bazlı destekler vereceğiz. Planlama yapacağız. Çiftçi ne ekip biçeceğini, ne kadar ekeceğini, oradan ne kadar kazanacağını, ne kadar fiyat verileceğini bir kere baştan bilecek. Bunu yapmazsak gördüğümüz manzara ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu desteği de önceden vereceğiz ki çiftçi ekebilsin. Şuanda Türkiye’nin her yerine gittiğimizde maliyetlerin artması nedeniyle çiftçinin üretimden el çektiğini görüyoruz. Çünkü gübre alamıyor, mazot alamıyor, ilaç alamıyor. Maliyetler o kadar artmış ki ekip biçsem dahi zaten ben ürünümü sattığımda bunları karşılayamıyorum. O yüzden zarara giriyorum niye ekip biçeyim diyor. 2 trakya büyüklüğünde topraklar maalesef ekilip, biçilmez olmuş ama diğer yandan baktığımızda AKP iktidarı gidip Sudan’dan tarım yapacağım diye arazi kiralayabiliyor. Çiftçilerle ilgili, esnafla ilgili, her kesimle ilgili emeklilerle ilgili önerilerimizi zaten sık sık gündeme getiriyoruz. Bunları iktidar olduğumuzda hayata geçireceğiz. Çünkü bu ülkenin üretimden, adaletten, kalkınmadan başka çaresi yok.”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *