reklam
reklam
38,4292 %0.2
43,8350 %-0.02
4.100,03 % -0,72
94.237,49 %-0.381
AMASYA
00:00:00
Akşam vaktine kalan
Amasya
Az bulutlu
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Urgan

YAYINLAMA:

Orta Kardeniz Bölgesi'nin şirin bir köyünde doğdum. "Değirmenin Önü" denilen bir tarlamız var. Tarlanın ortasından dere geçiyor. Bir tarafı söğüt, kavak ve iğde ağaçlarıyla kaplı, bir tarafı koruluk. İğde ağaçlarının ön tarafı meyve ağaçlarıyla dolu. Derenin öbür geçesinde üzüm bağımız var...

Babam arada bir gider, meyve ağaçlarının dibindeki otları temizler. Ağaçların kuru dallarını keser. Bağı budar, beller. Bir gün giderken beni de götürdü yanında. Altı yaşındayım. Babam da yirmi iki- yirmi üç yaşlarında. Her ne kadar çocuğu olsa da, o da çocuk yaştaymış. Birlikte büyüyüp gidiyoruz babamla. Tarla köye epeyce uzak mesafede. Babam ıslıkla "dolana ay dolana" türküsünü çalıyor. Ağaçların kuru dallarını buduyor. Kuşların her birinin nağmesi, babamın ıslık sesine karışıyor. Ben de deredeki akan suya taş atıyorum. Çamurdan ev yapıyorum, bebek yapıyorum. Arada bir yanıma geliyor, o da taş atıyor suya. "Benim taşım, seninkini geçti" diyor, gülüşüyoruz. Sonra gidip çıkıyor, ağacın tepesine. Ağaçtan seslendi bana babam;

"Kızım şu karşı söğüdün dibinde urgan var. Onu al da bana getir."

Koşa koşa gittim, söğüdün altına. Urganı gördüm, toprak rengine yakın rengi. Çile şeklinde, sarılmış. Genellikle iki üç metre uzunluğunda olur urgan. Kalın olduğundan, o yaştaki bir çocuk tek elle kaldıramaz. Urganın altına iki elimi daldırdım, kaldırmak için hamle yaptım, kalkmıyor urgan. "Daha önce defalarca kaldırmıştım. Şimdi neden kalmıyor, bu urgan." Bir hamle daha yaptım. Altı sapsarı, bir tuhaf. "Niye sarı altı, bu urganın. Bu bizim urgan değil sanırım. Babam komşudan almış" diyerek, kaldırmaya çalışıyorum. Eğildim inceliyorum urganı. İki tane gözü var gibi sanki. Biraz daha eğildim. "Aman Tanrım o da ne! Kafası var. Yılan bu! İmdat! "Baba yılan" diyerek, topukları yağladım! Köye doğru koşuyorum. Babam arkamdan bağırıyor; "korkma ölü o," diyor ama ben duymuyorum bile. Nefesim kesilmek üzere, hiç arkama bakmadan koşuyorum. Sanki yılan arkamdan yakaladı, yakalyacak. Çatlamak üzereyim, boğazım kurudu. Çığlık çığlığa koşuyorum. Kan ter içinde kaldım. Yılan arkamdan gelecek diye, oturup dinlenemiyorum. Sonunda vardım eve...

Annemin tepesine zıpladım, omuzuna oturdum. Annem şaşkınlık içinde. "Kızım ne oldu," diyor. Konuşamıyorum. Annem avazı çıktığı kadar bağırıyor. "Yetişin komşular, çocuğuma bir şey olmuş, dili dişi tutulmuş" diyor! Babaanem dizlerini dövüyor. "Yavruma bir şey yapmışlar. Yavrum yavrum" diyerek feryat ediyor. Beni soydular, vücudumu kontrol ettiler, bir şey bulamadılar. Bütün komşular toplandı. Kimi "uğrağa basmış bu çocuk," diyor. Kimi, "nazardan çatlamış" diyor. Kimi "biri korkutmuş" diyor, kimi "çarpılmış" diyor. Kimisi "başına mı çöktüler acaba" diyor. Herkes bir yorum yapıyor, ben konuşamıyorum. Hâlâ nefesim göğüs kafesime sığmıyor. Tir tir titriyorum. Annemin kucağından inmiyorum. Annem zorla indirmeye çalışıyor, ben kene gibi yapıştım, bırakmıyorum. Ayağımı yere basamıyorum. Herkes "vah vah tüh tüh" dövünüyor. Derken dedem girdi içeri. "Ne oldu burda" dedi? "Çocuğa bişey olmuş" dedi annem. Dedem aldı kucağına, hâlâ titriyorum. "Su getirin bana!" Suyu getirdiler. Başımdan aşağı döktü dedem, suyu. "Ne oldu, kızım sana, de hele bana."

"Söğüdün dibinde yılan vardı, ondan korktum" dedim, dilim çözüldü.

"Yılandan korkulur mu kızım. Geçer gider zavallı hayvan. Kimseye zarar vermez. Sen ona ellemezsen, o sana bi şey yapmaz, dedi.

- Elledim dede, avuçladım dedim. Dedem;

- Eyvah! Kızımı yılan sokmuş. Acele şehire yetiştirelim diyek, feryadı bastı.

O arada babam geldi. Olanı biteni anlattı. Dedem; babama ağzına geleni saydı durdu. Babam da; "şaka yaptıydım, ne bileyim ben korkacağını, alavun edeceğini" dedi.

- Şuncacık çocuğa öyle şaka mı olur, eşş'oğlu eşşek diyerek çıkıştı, babama.

- "Korku tası" nerde, gelin? "Korku tası"ndan su içirirsek rahatlar çocuğum dedi, dedem.

- Komşuya verdiydik, hemen alıp geleyim dedi annem. "Korku tası"ndan su içirdiler ama benim korkum geçmedi. Günlerce babaannemin koynunda yattım...

O gün bu gündür yılandan çok korkarım. Kitaplarda resimlerini gördüğümde elimi değdiremem. Belgeselde bile bakamam.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *