reklam
reklam
38,1989 %0.24
43,9900 %1.09
4.189,40 % 2,76
88.034,62 %4.147
AMASYA
00:00:00
Akşam vaktine kalan
Amasya
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara
Merzifon Bilgi Gazetesi GÜNDEM UYANIK PAŞA’DAN UMAN VE MERZİFON’A VEFA ÖRNEĞİ

UYANIK PAŞA’DAN UMAN VE MERZİFON’A VEFA ÖRNEĞİ

Geçtiğimiz gün hayatını kaybederek son yolculuğuna uğurlanan Dr. Ahmet Uman’ın anısına 1985-1987 tarihleri arasında Merzifon 5. Ana Jet Üs Komutanlığı’nı yapan Emekli Hava Tümgeneral İbrahim Uyanık bir yazı kaleme kaldı.

İki yıl Merzifon’da görev yapmasına rağmen ilçe ile olan bağlarını hiç koparmayan Emekli Tümgeneral İbrahim Uyanık’ın Merzifon ve merhum Dr. Ahmet Uman hakkında kaleme aldığı yazıda şu ifadelere yer verildi:

22 Mart 2022 günü,  Sadece Merzifon’un değil, Orta Karadeniz Bölgesi, Samsun, Amasya, Tokat ve Çorum’un iyiliksever, yardımsever ve her açıdan örnek insanı, Dr. Ahmet Uman’ı kaybettik. 98 yaşındaydı ama, hani “Erken ölen yaşlılar olduğu gibi, ihtiyar doğan insanlar da vardır” denir ya, Ahmet Uman da kesinlikle erken ölen yaşlılardandı..

Ben Merzifon’lu değilim, Kendisini Merzifon’da görev yaptığım 1985-87 yıllarında tanıdım ve o yıllardan beri dostluğumuz artan bir yakınlık ve sıcaklıkla devam etti. Samsun yolu üzerinde içinde büyük Ceviz ağaçları olan bir bahçesi ve bahçe içinde mütevazi bir bahçe evi vardı. Her hafta sonu, yanlış hatırlamıyorsam Cumartesi akşamları, hemen hepsi yakın yaşlarda olan arkadaşları Muammer Durak, Mustafa Elçin, Sabri Sucu, Mahmut Önal, Hikmet İzgin, Salih Aygün, Orhan Şarman, Dursun Karaduman, Orhan Kılıç, Ahmet Sezar, Muhittin Susam toplanırlardı. Yemek hazırlamaktan, bulaşıkları yıkamaya kadar bütün işleri kendileri yapan gruba “Kızlar” adını takmışlardı.. Hazırladıkları güzel sofrada geç saatlere kadar anılar, şakalar ve fıkraların yanında Memleket ve Merzifon sorunlarında  konuşulur, hoşça bir akşam geçirilirdi.. Bugün yukarıda adı geçenlerin hiçbiri hayatta değil. Ahmet Uman  hayattayken, son yıllarda “Bütün arkadaşlarım sizlere ömür, bir tek ben kaldım, Merzifon’da hiç akranım yok” diye şikayet ederdi..

Kendi deyimleriyle, “Kızlar” grubunun toplantılarında yaptıkları şakalara birkaç örnek vermek gerekirse; Mahmut Önal Hacca gitmiş, Şeytan taşlama sırasında yerden eğilip taşı alıyor tam atacak gaipten bir ses; ” Yapma Mahmut  atma..” diyormuş. Mahmut Önal atmaktan vazgeçip biraz bekledikten sonra tekrar atmaya kalktığında yine aynı ses. Fakat Mahmut bey kararlı mutlaka şeytanı taşlayacak..Tekrar yerden taşı alıyor tam atacak bu sefer gaipten gelen ses ; “Yahu Mahmut taşlama dedik, insan hiç kendini taşlar mı”..

Merzifon Polisi bir evin bahçesinde o evde oturmayan birini yakalamış nezarete atmış. Nezarette iken , zanlıyı ziyarete gelen yakınları; “ İfade verirken sakın bahçeye hırsızlık amacıyla girdim deme, röntgen için girdim de cezası daha azdır” diye tembih etmişler.. Komiser ifade alırken zanlı “Komiser Bey ben hırsız değilim röntgenciyim “ deyince, Komiser “Yalan söylüyorsun, bu memlekette bir tane Röntgenci var, Ahmet Uman..”  Buna benzer şakalar, fıkralar, anılar..

Bu insanlar diğer birçok hemşehrileri gibi daha rahat yaşamak veya daha iyi kazanmak için doğup büyüdükleri yeri terk edip büyük şehirlere gitmemiş, memleketlerinde yaşamayı ve memleketlerine faydalı olmayı seçmiş insanlardı.. Büyük şehirlere göre, bilinen şekliyle eğlenme ve hoşça vakit geçirme olanakları oldukça sınırlı olan ilçede, kendi eğlencelerini kendileri yaratmışlardı ki bana göre de asıl eğlenme budur. Bir yazarın dediği gibi “Hayat bir eğlence gibi yaşanmaz veya yaşarken eğlenilmezse arada bir programlanan özel seanslar ve küçük kaçamaklar pek bir işe yaramıyor..” Özeti yaşamdan zevk almaya dayanır. İşini severek yapan, başkalarına yardım eden, kitap okuyan, yürüyüş yapan, bahçede çalışan ve haftada bir arkadaşları ile bir araya gelen Ahmet Uman tam da bunu yapıyordu, yaşarken hoşça vakit geçirip eğleniyordu..

Birkaç defa bu insanların kendi yarattıkları eğlence ortamında bulunma bahtiyarlığına eriştim. Hem çok memnun kaldım, çok eğlendim, hem de yeni şeyler öğrendim, nur içinde yatsınlar

Ahmet Uman bir doktor olarak yoksul insanlardan ücret almadığı gibi onların ilaçlarını da ücretsiz temin ederdi. Bunun yanında, bir vatandaş olarak, ihtiyacı olanlara yiyecek, giyecek, para ,her türlü yardımı yapardı. Yaşamı boyunca çok sayıda öğrenci okutmuş veya okuyan öğrencilere yardım etmiştir. Hayırseverliği bütün yöre halkınca yakından bilinmektedir. Kişisel yardımlara ilave olarak Merzifon’un sanayileşmesi ve gelişmesi için bazı projelerin başlatılmasına, gerçekleştirilmesine ve yaşatılmasına önayak olmuş, kurulan fabrika ve tesislere ortak olduğu gibi bunların yönetiminde de görev almıştır. Bir zamanlar, Doktor ve duyarlı bir vatandaş olarak Camilere ve bir kısım çeşmelere dağıtılan suya bahçelerden geçerken atık tuvalet suyunun karıştığını tespit etmiş, uzun mücadelelerden sonra suyun dağıtımını engellemiş ve anılan suyun boru içine alınmasını sağlayarak emniyetli ve sağlıklı şekilde dağıtılmasını sağlamıştır. Böylece o zamanlar halk arasında yaygın şekilde görülen bağırsak hastalıkları ortadan kalkmıştır..

Ahmet Uman’ın uzun yaşamı zaman, zaman arkadaşlar arasında konuşulmuştur. Bazıları uzun yaşamını “O sülale çok yaşar” şeklinde açıklamaya çalışmış bir kısmı ise daha mistik bir yaklaşımla “Allah’ın verdiği ömür” demiştir. Ne varki Ahmet Uman son derece kültürlü ve bilinçli bir insandı,  mesleği nedeniyle doğal olarak sağlık konularında uzmandı. Gördüğüm ve izlediğim kadarıyla hijyen kurallarına, beslenmesine, uykusuna, dinlenmesine özen gösterirdi. Vücudunda meydana gelebilecek rahatsızlık veya hastalıkları ilk ortaya çıkan belirtileri ile değerlendirir ve vakit geçirmeden gerekli önlemleri alırdı. Bu bilinçli ve dikkatli yaklaşımın uzun ömür konusunda diğer faktörlerden daha fazla etkili olduğunu düşünüyorum

Ülkemizde il ve ilçelerden çıkıp zamanla ülke yönetiminde yüksek makamlara gelen şahsiyetlerden kendi doğup büyüdükleri yerlerle yakından ilgilenmeleri beklenir. Bu beklenti çoğu zaman,  varsa  süregelen sorunların giderilmesi, Yol, Okul, Hastane, Park, Kültür Merkezi  gibi halk yararına tesis ve kolaylıkların yapılmasının sağlanması şeklindedir. 1998 yılında, yanılmıyorsam 5 nci Ana Jet Üssün Komuta Devir Teslim törenine katılmak üzere davetli olarak 5’nci Ana Jet Üs Komutanlığına gelmiştik. Merzifon eşrafından birçok kişi, Kaymakam, Belediye Başkanı ve Diyarbakır’dan gelen 2 nci Tak. Hv. Kuvvet Komutanı Hv. Plt. Korg. Yaşar Müjdeci olduğu halde, Üs binasının önündeki Kamelyada sohbet ederken 15 nci Hava Kuvvetleri Komutanı ve Konsey Üyesi Hava Orgeneral Tahsin Şahinkaya’nın memleketi olan Merzifon’la beklendiği kadar ilgilenmediği konusu gündeme geldi. Müjdeci Paşa, Belediye Başkanı Hüseyin Ünsal’a “Sizler ihtiyaçlarınızı doğru, dürüst Komutanımıza  anlatamamışsınızdır, anlatsanız Komutanımız gerekeni yapardı” deyince Belediye Başkanı Hüseyin Ünsal, Ahmet Uman’a dönerek, “Ahmet Abi neler yaptığınızı Komutanımıza anlatır mısın?” dedi, Ahmet Uman sakin haliyle, tane, tane konuşarak Korg. Y. Müjdeci’ye aşağıdakileri anlattı;

“Sınıf arkadaşımız Tahsin Paşa Hava Kuvvetleri Komutanı olunca, birkaç arkadaşla birlikte Ankara’ya kendisini tebrike gittik. Bizi çok iyi karşıladı ve ağırladı. Sohbet sırasında ister istemez Merzifon’un sorunları da gündeme geldi. Tahsin Paşa bize “Bu konular öyle ayaküstü görüşülecek konular değil, Siz şimdi Merzifon’a dönünce arkadaşlarla toplanıp bir kurmay çalışması yapın, her konu için ayrıntılı ve kapsamlı birer dosya hazırlayın ve bana getirin” dedi”.  Merzifon’a dönünce 3-4 arkadaşla birlikte programlı ve düzenli bir şekilde bir araya gelip, çalışarak 3-4 ay içinde gerekli hazırlıkları yaptık ve hazırladığımız dosyaları bizzat kendisine götürdük. Dosyaları kısaca göz attıktan sonra çalışmamızı takdir etti ve Komuta Katında görevli Alb. Tuna Avar’ı çağırarak kendisine teslim etti ve “Tuna Hanım bu Dosyaları iyi muhafaza et, ben unutursam sık sık bana hatırlat, ne gerekiyorsa yapalım” dedi ve bizi yolcu etti..Hv. Korg. Y.Müjdeci sordu “Sonra ne oldu” Ahmet Uman’ın cevabı şu oldu “Hiç birşey olmadı,  aradan 16 yıl geçti halâ bir şey yok” Müjdeci Paşa kızarıp, bozardı konuyu değiştirdi, çok mahcup olduğunu sanıyorum..

Merzifon’da görev yaptığım yıllarda halkla iç içe oldum, çok değerli ve halen devam eden dostluklar kurdum, Aş ocağı, Huzurevi, Okullara Yardım, Yoksullara Yardım, sonbaharda yoksul öğrencilere yardım gibi birçok sosyal dayanışma ve yardımlaşma faaliyetlerinin içinde bulundum. Uzun yıllar Merzifon vakfı üyesi ve yöneticisi olarak çalıştım, İyiliksever Merzifonlular beni ” Fahri Hemşehri” olarak onurlandırdılar. Bu nedenle emekli olduğum 1993 yılından buyana yaklaşık 30 yıldır senede 4-5 defa  Merzifon’a arkadaşlarımı, çevreyi, yardım faaliyetlerini görmeye gelirim.. Hani “Gönlümün gösterdiği yere gidiyorum..” denir ya, onun gibi bir şey.. 2015 yılında Dizimden Protez ameliyatı olduktan sonra merdiven çıkmakta zorlandığım için Lojman bölgesindeki Misafirhanenin yatakhane kısmına çıkmak çok zahmetli hale geldi.. Bu durumdan haberi olan Ahmet Uman misafirhane haline getirdiği eski muayenehanesinin anahtarını verdi. Kardeşim İsmail’le birlikte Merzifon’a her geldiğimizde kendi evimiz gibi o dairede kaldık. Merzifon’da kaldığımız süre içinde  bir öğleden sonra Muzaffer Ünsal’ın bağında toplanırdık. Ahmet Uman’da sağlığı elverdiği süre bizimle birlikte otururdu, çok güzel vakit geçirirdik. Akşamları kaldığımız evde çay demler televizyon seyrederdik, kendisi de oturduğu üst kattan iner ve bizimle sohbet ederdi, davranışları her zaman bir ağabey, bir baba gibiydi.. Sayın Ahmet Uman, iyi ki senin gibi örnek bir insanı tanıma şerefine eriştim, İyi ki senin dostluğunu kazandım, senden çok şey öğrendim, seni çok arayacağım..

Avustralya yerlisi, Aborjinler;

“Bu Dünyada misafiriz, bir geçiş yapıyoruz sadece, buraya;  Büyümek, Öğrenmek, Sevmek, Yardım etmek ve yerimize bizden daha iyileri bırakarak asıl evimize dönmek üzere gönderildik”  derler. Bana göre de çok doğru bir tanımlama, Ben de öyle olduğuna inanıyorum.. Hani şairler şiirleri okunduğu sürece ölmez yaşarlarmış ya onun gibi Ahmet Uman’da diğer kaybettiğimiz dostlarımız gibi anıldıkça, konuştukça, hatırlandıkça bizimle birlikte yaşayacak..

Dünyada insana verilen en önemli görev; “Hayattır”. Hayat Eğilmeden, el etek öpmeden, hiç bir şey için onurundan, kişiliğinden ödün vermeden, kimsenin hakkını yemeden, İnsana ve Doğaya saygılı, yardımlaşarak, Adam gibi yaşanmalıdır”,  tıpkı senin yaptığın gibi..

Güle Güle Ahmet Uman, nurlar içinde yat..

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *