SES Amasya İl Temsilcisi Satılmış Ayan, yaptığı basın açıklamasında, sağlıkta etkin şiddet yasası çıkartılması için 8 Şubat’ta grevde olacaklarını söyledi.
Sağlık Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Amasya İl Temsilcisi Ayan açıklamasında sağlık çalışanlarına yönelik yaşanan şiddeti anlatarak, “Nasıl bir sağlık hizmet düzenidir ki, resmi rakamlara göre bile her gün 50 sağlık çalışanı sözlü ya da fiziksel olarak şiddete maruz kalmaktadır. Hastaneler artık sağlıkla değil şiddetle anılmaktadır. Mevcut sağlık sisteminde herkes mutsuz, en çok da sağlık emekçisi mutsuzdur. Sağlıktan mutlu olan tek kesim sağlıkta dönüşüm sayesinde oylarımız artmıştır diyenlerdir.
Hasta yakınlarının tekmeli saldırısına uğrayan gebe hemşire, kafasında mermer blok kırılan hekim, boğazı kesilmeye çalışılan sağlık emekçisi, her gün her dakika elinde bıçakla, tabancayla sağlık emekçilerini canlarıyla tehdit eden yeni bir hasta yakını. Olan biteni akılla, vicdanla, insanlıkla izah edebilmenin olanağı kalmamıştır. Yaşanan bunca şiddet vakasına rağmen ne yazık ki gelinen noktada samimi adımların atılmadığını, şiddetin hız kesmediğini görüyoruz. Sağlıkta şiddeti önleme amacıyla TBMM’ye sunulan “Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 15 Nisan 2020 tarihinde kabul edildi. Yasaya göre, kamu ve özel sağlık kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle işlenen kasten yaralama, tehdit, hakaret, görev yaptırmamak için direnme Sağlıkta şiddeti önleme amacıyla TBMM’ye sunulan “Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 15 Nisan 2020 tarihinde kabul edildi. Yasaya göre, kamu ve özel sağlık kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle işlenen kasten yaralama, tehdit, hakaret, görev yaptırmamak için direnme suçlarına karşı verilecek cezalar yarı oranda arttırılacak, hapis cezaları ertelenmeyecek, şiddet faili hastaya ve hasta yakınına verilecek sağlık hizmetinin başka bir sağlık personel tarafından verilecekti. ‘Sağlıkta Şiddet Yasası ‘ göstermeliktir, sağlık emekçilerinin tepkilerini sönümlendirmek içindir, üstelik etkin biçimde de uygulanmamakta, saldırganlar karakolun ön kapısından girip arka kapısından çıkmaktadır. Şikâyetçi olan “şikâyetçi olduğum için yeniden saldırıya uğrar mıyım?” endişesiyle baş başa kalan, artık aracını park ettiği otoparka giderken can güvenliği kaygısı yaşayan sağlık emekçisine olmaktadır.
Sağlıktaki şiddeti; sadece hasta yakınları ve hastaların bizlere uyguladığı fiili şiddet olarak tek başına ele almıyoruz. İdari baskılar, yetkili sendikanın pervasız tehditleri, mobbing, angarya çalıştırma, liyakatsiz yöneticilerin uygulamaları gibi farklı şekillerde şiddet yöntemleri de uygulanmaktadır” dedi.
Ayan, açıklamasının devamında; “Ülkemizdeki şiddet iklimi ve faillere yönelik cezasızlığın şiddeti körüklediğini biliyoruz. Dünden bugüne yöneticilerin sağlık çalışanlarını şiddetin hedefi haline getiren itibarsızlaştırıcı söylemleri bugün geldiğimiz noktanın en önemli sebeplerindendir. “Sağlıkta Dönüşüm Programı” sağlık çalışanlarının canına kastetmektedir. Bu program sonucu oluşturulan kışkırtılmış sağlık talebi, muayene sürelerinin 5 dakikaya kadar indirilmesiyle göğüslenmeye çalışılmakta, yıllık acil servis başvuru sayısı toplam nüfusundan fazla olan dünyadaki tek ülke olmamızla sonuçlanmaktadır. Artan angarya ve iş yoğunluğu altında ezilen sağlık çalışanları her gün dozu artan şiddet olguları ile karşı karşıya kalmaktadır. Hal böyleyken güvenlik önlemleri yetersiz, fiziki imkânlardan yoksun hastanelerde 5 dakikada bir hasta bakmaya çalışmak da yine biz sağlık emekçilerine düşmektedir. Nice sağlık emekçisi şiddet sonucu hayatını kaybetmiştir, hepsini saygıyla, sevgiyle anıyoruz. Pandemi sürecinde yüzlerce sağlık emekçisi alınmayan önlemler sonucu hayatını kaybetmiş, sağlık emekçilerinin iş yükü bunca artmışken, hastalık ve ölüm riski karşısında iş yaparken özlük haklarında da mali haklarında da herhangi bir iyileştirme yapılmamıştır
Artık yeter, sağlık emekçileri yaptıkları işe yabancılaşmış durumdadır. Hayatlarıyla meslekleri arasına sıkıştırılan, emeklerinin karşılığı ödenmeyen sağlık emekçileri bu cendereden kurtuluş olmadığını düşünmekte, mesleklerini yurtdışında yapmanın imkânlarını araştırmaktadır.
Gerekli önlemlerin alınması için daha ne beklenmektedir? Şiddete daha ne kadar seyirci kalınacaktır? Hekim, hemşire, ebe, teknisyen, idari memur, sağlık işçisi, bu ülkenin tüm sağlık emekçileri olarak bizler şiddete, şiddeti özendiren tüm politikalara karşıyız. Sağlıkta şiddet, genel şiddet ikliminden, siyasetçilerin şiddet üreten politikalarından da ayrı düşünülemez. Özellikle son yaşanan olaylarda erkek hastalar tarafından kadın sağlık çalışanlarına yönelik art arda gelen saldırılara tanıklık ediyoruz, elbette bunların tesadüf olmadığını, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle ilişkili olduğunu biliyoruz.
Bir yandan kadına yönelik şiddete dur demek için İstanbul Sözleşmesi’ni savunurken; diğer yandan sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin sonlanması için etkili ve caydırıcı yasaların çıkması için mücadele veriyoruz.
Artık şiddet doğuran sağlık sisteminde, güvensiz işyerlerinde çalışmak istemiyoruz. Birimizin daha aramızdan alınmasına tahammülümüz yok. . Özcesi bu sistemin kendisi şiddeti doğurmaktadır. Sağlık emekçilerinin haklarını ve halkın sağlık hakkını koruyup geliştirecek başka bir sağlık sistemi mümkündür. Bu sistemi inşa edinceye kadar mücadeleye devam edeceğiz. Sağlıkta şiddetle mücadeleden geri adım atmayacağız. Şiddetle yüz yüze kalan tüm sağlık emekçilerine sahip çıkmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Taleplerimiz;
Sağlıkta şiddetin ana kaynağı olan neoliberal sağlık politikalarından derhal vazgeçilmesini,
Sağlıkta şiddet için hazırladığımız yasa tasarısının eksiksiz olarak TBMM tarafından kabul görmesi ve etkili şekilde uygulanması,
Sağlık kurumlarında şiddeti önleyecek fiziksel değişiklikler yapılmasını, güvenli işyerleri oluşturulmasını,
Tüm işyerlerinde kadına karşı şiddeti önleme mekanizmaları için etkin politikalar uygulanmasını,
İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe konup etkili bir şekilde uygulanmasını,
İş yaşamında şiddet ve tacize karşı ILO 190 Sözleşmesinin imzalanmasını talep ediyoruz.
Çalışırken ölmek istemiyoruz, yaşamak, yaşatmak istiyoruz” dedi.