Amasya Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Cengiz Yıldırım yaptığı açıklamada, bugünlerde önemli doğal kaynaklarımızdan olan ve ağaçların baskın olduğu ormanların ülkenin farklı bölgelerinde alev alev yandığını söyledi.
Doç. Dr. Cengiz Yıldırım devam eden orman yangınları dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Bu günlerde önemli doğal kaynaklarımızdan olan ve ağaçların baskın olduğu ormanlarımız ülkemizin farklı bölgelerinde alev alev yanıyor. Bu da orman ekosisteminden doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenen canlı ve cansızlara çok büyük zararlar vermektedir. Basitçe bakıldığında yanan ağaçların yenilenerek bu tahribatın etkisini azaltabileceğimizi düşünebiliriz. Oysa olayın boyutları bu kadar basit değildir. Bir ekosistem; üretici, tüketici ve ayrıştırıcı canlılarla birlikte bu canlıları etkileyen cansız unsurlardan oluşmaktadır. Bu nedenle bir orman yangınını sadece ağaç yangınından ibaret görmek yanlış ve eksik bir yaklaşımdır” dedi.
Orman yangınları sonucunda oluşan zararlara da değinen Amasya Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Cengiz Yıldırım, “Acaba bu yangınlar hangi endemik türlerin neslinin tükenmesine yol açmıştır, biliyor muyuz? Bu durum kimlerin yüreklerinde yangınlara sebep olmuştur, görüyor muyuz? Toprağın işçileri olarak madde döngüsünü sağlayan mikroorganizmalar bu durumdan ne kadar etkilenmiştir, kestirebiliyor muyuz? Bunlara benzer çok sayıda örnek verebilirim. Ancak bu kadarı bile olayın görünenden çok daha vahim olduğunu izah etmek için yeterlidir. Bu nedenle ister ihmal ve isterse kasıt olsun bu olaylara sebep olanlar, vatana ihanetten de öteye canlılar alemine ve insanlığa ihanet etmişlerdir. Suçlular varsa gereği mutlaka yapılmalı ve sonrası için caydırıcı olması sağlanmalıdır. Buna sebep olan hainleri ve geleceğimizi karartan yangınları gördükçe yüreğimiz alev alev yanmaktadır.
Yangın kelimesi zarara yol açan büyük ateş olarak tanımlanmaktadır. Gelelim alevsiz yangınlara… Bence her yangın alevli olmuyor. Bizler görmezden gelsek de alevsiz olup zarara yol açan başka yangınlarda var. Bu alevsiz yangınlara ise ya eğitimsizlik ya da sorumsuzluk nedeniyle insanoğlu sebep oldu. Bu alevsiz yangınların çığlıkları ya çok cılız kaldı ya da bazı sebeplerle kulaklar tıkandı.
Alevsiz yangınlarımıza bir kaç örnekle değinmek isterim.
Ülkemizin bir çok bölgesinde farklı medeniyetlere ait kültür mirasları yok ediliyorken cılız çığlıkları duymadık, alevsiz yangınları görmedik.
Marmara denizini müsilaj ( deniz salyası) kaplayana kadar yıllardır Marmara denizini yok etmeye yönelik alevsiz yangınları görmedik ya da görmezden geldik.
Küre Dağları Milli Parkı’nın çevresinin madenci istilaları ile ağaçlar yok ediliyorken bu bir alevsiz yangındı görmedik ya da görmezden geldik.
Önemli bir ekosistem düzenleyici ve birçok kuş türü için konaklama alanı olan sulak alanlar kurutularak amaç dışı kullanıldı. Bu ekosistemin sahibi olan canlı türlerinin alevsiz bir şekilde yakılmasına ve bu canlıların çığlıklarına duyarsız kaldık.
Sultan Sazlığı kuş cennetindeki alevsiz yangınları geç fark ettik ancak doğal yapı önemli oranda alevlerden kurtulamadı.
Regma bataklığı, Amik gölü, Söğüt gölü, Avlan gölü gibi birçok sulak alanı el birliği ile kuruttuk. Bu ekosistemler çığlıklar içinde alevsiz yanarken bizler duymadık ve duyarsız kaldık.
Bu alanların sabit veya göçmen kuşları buraları gözyaşı ile terk ederken bizler aldırış etmedik.
Doğa harikası yerler olan Karadeniz yaylaları farklı amaçlarla talan edilirken ya seyrettik ya da talana destek olduk. Ayder yaylası, Topuk yaylası, Uzungöl vb. alevsiz yakılırken sadece izledik ve çığlıklarını duymadık” dedi.
Yıldırım, açıklamasının devamında; “Yeşilırmak nehrinde yeşil sadece isimde kalırken canlıların ve ırmak çevresinin alevsiz bir şekilde yok edilişini görmedik ya da görmezden geldik.
Nehirlerimizde doğal ekosistemin yok oluşunu önemsemedik. Bizler akarsu pislik tutmaz öğretisini yanlış anladık ve pisliklerimizi akarsulara boşaltırken hiçbir kaygı duymadık. Bu pislikler ırmaklardan denizlere ulaştı. Aynı zamanda denizlere ilave atıkların da atılması ile deniz ekosistemlerimiz doğal yapısını kaybetti. Ege, Akdeniz, Karadeniz hem denizden hem de sahil kesimlerinden farklı amaçlarla alevsiz bir şekilde yakılırken bizler bunlara duyarsız kaldık veya yıkıma katkı sağladık. Onlar için için yanarken bizler çevresinde güldük, eğlendik ve şarkılar söyleyerek alevsiz yangınlara gözlerimizi kapattık.
Çayır ve mera alanları günden güne amaç dışı kullanım ile daralırken hayvancılık sektörünün ve hayvanlarımızın çığlıklarına kulaklarımızı kapattık. Bu alevsiz yangına da müdahale etmedik ya da hatalı müdahalede bulunduk.
Biyoçeşitliliğin üst düzeyde olduğu step ekosistemlerini bilinçsiz bir şekilde tahrip ederken bu alanların alevsiz ve sessiz yanışına duyarsız kalarak bazı türlerin yok oluşuna göz yumduk.
Ne yazık ki vermiş olduğum örnekler nicelik olarak mevcut durumun çok az kısmını ifade etmektedir. Bu yazımı kaleme alma sebebim çevre duyarlılığı konusunda farkındalık oluşturmaktır. Evren de var olan tek canlı türü insan değildir. Ancak evrene yön veren ve onu çok farklı amaçlarla kullanabilen tek tür insandır. Dünyanın güzel olması da yaşanmaz olması da insan faaliyetleri ile yakından ilişkilidir. İnsanoğlu ihtiyaca dayalı veya ihtiyaç fazlasına dayalı olarak doğal kaynakları kullanmaktadır. Bu doğal kaynaklar sınırsız değildir. İnsanoğlu şu üç sebebe dayalı olarak doğaya zarar vermektedir.
1. Kasti olarak
2. İhmale bağlı olarak
3. Bilinçsiz olarak
Yukardaki unsurlara bağlı olarak ne alevli ne de alevsiz yürek yangınlarının bir daha yaşanmadığı bir gelecek diliyorum” ifadelerini kullandı.