reklam
reklam
38,2332 %0.31
44,2225 %1.32
4.154,65 % 1,91
87.445,88 %2.636
AMASYA
00:00:00
Öğle vaktine kalan
Amasya
Az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara
Merzifon Bilgi Gazetesi GÜNDEM ‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ BİZİMDİR, VAZGEÇMİYORUZ’

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ BİZİMDİR, VAZGEÇMİYORUZ’

Merzifon Kadın Platformu tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Atatürk Anıtı önünde basın açıklaması düzenlendi.

Düzenlenen basın açıklamasına CHP Kadın Kolları, ADD yönetimi, çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile kadınlar katıldı.

Merzifon Kadın Platformu adına basın açıklamasını yapan Serap Yeşilkanat, 8 Mart’ın kadınların insan hakları çerçevesinde siyasi ve sosyal bilincinin, toplum nezdinde artırılmasına, siyasi ve ekonomik alanda kazanılmış başarılarının kutlanması için simge haline gelen bir gün olduğunu söyledi.

Yeşilkanat, yaptığı basın açıklamasının devamında; “Peki neden 8 Martta Dünya emekçi kadınlar günü kutlanıyor. 1857’nin 8 Martında ABD’nin New York kentinde bir tekstil fabrikasında yaklaşık 40 bin kadın işçi daha iyi koşullarda çalışmak için greve başladı. Polisin işçilere saldırarak fabrikaya kilitlemesinin ardından çıkan yangında 129 kadın işçi oluşturulan barikatı aşamadıkları için yanarak can verdi.

O günden bu güne bizi koruması gereken yasalar gün geçtikçe AKP hükümeti tarafından değiştiriliyor. Bunların sonucunda her gün yeni bir skandalla uyanıyoruz. Bir gün 115 çocuğun hamile olma nedeni ile hastaneye başvurması ve yetkililerin bunu ört pas etme çabası, bir gün cemaat yurtlarında taciz edilen çocuklar ve bir kereden bir şey olmaz diyen kadın bakanlar, bir gün kafası kesilmiş, yakılmış, işkence edilerek öldürülmüş kadın cinayetlerinin haberleri ile güne başlıyoruz.           Kadın düşmanı yasa ve düzenlemelerin birkaç örnek verirsek;

2013 yılının Eylül ayında evli öğrencilerin açık öğretim liselerine yönlendirilmesi getirildi. Yani lise çağında evliliğin önü açıldı.

2014 yılında 20 bine yakın aile 16 yaşından küçük kızlarını evlendirmek için dava açtı. Hükümetin ön açıcı tutumu mahkemelerin evlendirmekte izin veren kararlarını çoğalttı.

2015 yılının Mayıs ayında Anayasa Mahkemesi Resmi nikah kıymadan dini nikah kıyan imam ve çiftlere ceza  verilmesini ortadan kaldırdı. Yani eskiden çocuk yaşta evlilikleri yasaklayan yasalar, dini nikahla bu evliliklerin meşrulaştırılmasına zemin hazırlayacak şekilde esnetildi.

AYM yine bir yasa iptali ile çocukların cinsel ilişkiye rıza yaşının 15 den 12 ye düşürülmesinin önünü açtı.

Türkiye’de işçilerin %29 u kadınlardan oluşuyor. Yüksek öğretim mezunu kadın işçilerin oranı erkek işçilerden çok olmasın rağmen kadın işçilerin ücretleri erkeklere kıyasla yaklaşık %10 daha azdır. Bu gün ülkemizde her 10 kadından 3 ü çalışıyor. Çalışan kadınlarında %50 sine yakını kayıt dışı. Bu durum kadınların çalışma hayatında daha güvencesiz ve en temel sağlık, emeklilik gibi haklardan mahrum kalmalarına neden oluyor. Kadın işçilerin sendikalaşma oranı 2018 yılı verilerine göre %8 civarındadır. Erkek işçilerin sendikalaşma oranlarıyla kıyaslanamayacak kadar az. Çalışma hayatındaki 3 sorunu kadınlar; düşük ücret, işsizlik ve sigortasız çalışma olarak sıralıyor.

Bu karanlık tablonun elbette bir geçmişi var. 2002 yılında işbaşına gelen AKP Hükümetinin çıkardığı emek ve kadın düşmanı yasalarla; esnek çalışma ve esnek üretim biçimlerini yasalaştıran, kadın emeğine ihtiyaç duyulduğu anda ihtiyaç duyulduğu kadar çalışma iznini öngören kısmi süreli çalışma, uzaktan ve çağrıya bağlı çalışma gibi modeller düşük ücretli, sigortasız yada kısmi sigortalı çalışma biçimlerini yasalaştırıldı.

2003 yılında yapılan düzenlemelerle kadınların mücadele ile elde ettikleri işyerlerinde kreş ve emzirme odalarının açılmasının yasal zemini ortadan kaldırıldı. Kamuda 2008 yılında 497 olan kreş sayısı 2015 yılında 121’e 2016 da 56’ya düşmüştür. Buna karşı aynı dönemde Diyanete bağlı sübyan mektebi sayısı 600’den 1552’ye çıkmıştır.

AKP hükümetinin her 8 Mart da klasik haline getirdiği ve bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından tekrarlanan ‘Kadın ve erkek eşitliği fıtrata aykırıdır’ tekerlemesi AKP’nin kadına bakış açısını göstermektedir.

Oysa ki kadına yönelik böylesi bir gerici bakış açısının olduğu bu ülkenin tarihine baktığımızda Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan bu ülkede çıkarılan yasalar ile kadınların haklarına dönük son derece önemli ve ileri adımlar atılmıştır. Medeni kanun ile kadınların seçme ve seçilme hakkından, eğitimlerinin artırılmasına, toplumsal alanda eşit temsiliyetine kadar bir çok hak Cumhuriyet devrimleriyle kadınlara verilmiştir. Yine kız çocuklarının eğitimi her şeyin üstünde tutulmuş bu gün tarikatların ve cemaatlerin kaderine terk edilmek istenen kız çocukları Cumhuriyet ile birlikte pozitif ayrımcılığa tabi tutulmuş ve hayatın her alanına katılmaları hedeflenmiştir.

2008 yılında Sosyal Güvenlikte Reform yapıyoruz diye kadınların emeklilik yaşı yükseltildi. Merdiven altı çalışma olarak bilinen güvencesiz ve düşük ücretli çalışma modelleri de maalesef yaygınlaştırıldı.

2010 yılında kadınların en yoğun olarak çalıştığı konfeksiyon, triko, dokuma, giyecek imalatı yapılan işyerleri ile otel ve tatil köylerinin mutfakları gibi 42 sektör ağır ve tehlikeli işler kapsamından çıkarılarak kadın ve gençlerin istihdamına ilişkin sınırlamalar kaldırıldı.  

Bu ve benzeri yasalarla AKP hükümeti kadın düşmanı politikalarını devam ettirerek hem kadın emeğini yok sayan ve değersizleştiren bir ülke olmamıza neden olmuş hem de  bu gün yaşanan kadın cinayetlerinin hızla artmasına neden olmuştur.  

İstanbul Sözleşmesi cinsiyet temelli ayrımcılığa maruz kalan herkesin güvencesidir. Kadının güçlendirilmesi, şiddetin önlenmesi, önlenemediği durumlarda etkin soruşturma yürütülmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması noktasında en önemli uluslararası sözleşmelerden biridir.  AKP Hükümetinin İstanbul sözleşmesinden tek taraflı fesih kararı ile çekilmesi AKP hükümetinin kadına yönelik bakış açısı anlamında çarpıcı bir örnektir.

Biz kadınlar; her gün daha da derinleşen ekonomik kriz koşulları altında hayatta kalmaya çalışıyoruz. Gıdadan faturalara, temizlik ürünlerinden sağlığa, bütün temel ihtiyaç maddelerine getirilen zamların geri çekilmesini talep ediyoruz.        

Yaşanan sıkıntıların tamamında olduğu gibi savaş halinde de en ağır bedeli kadınlar ödemektedir. Emperyalistler arasındaki hegemonya mücadelesinde yeni adres Ukrayna olmuştur. Maalesef tüm savaşlarda olduğu gibi bu savaşta da fatura sadece savaş coğrafyasındaki halklara değil, bütün dünya halklarıyla birlikte Türkiye işçi ve emekçi sınıfına de kesilecek ve krizin yoksulluğun faturası artacaktır.

Buradan hareketle biz kadınlar; Savaş istemiyoruz, Barış içinde yaşama talebimizden vazgeçmiyoruz, Krizin, yoksulluğun bizim sırtımıza yıkan kapitalizme karşı mücadeleden vazgeçmiyoruz.  İstanbul sözleşmesi bizimdir, vazgeçmiyoruz. Güvenceli iş ve güvenceli gelecek talebimizden vazgeçmiyoruz. Örgütlenme özgürlüğü hakkımızdan vazgeçmiyoruz. Şiddetsiz bir yaşam, eşitlik, özgürlük, adalet, demokrasi ve laiklik hakkımızdan vazgeçmiyoruz” ifadelerini kullandı.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *