reklam
reklam
38,2602 %0.12
43,8953 %-0.42
4.238,30 % 0,69
88.659,99 %1.588
AMASYA
00:00:00
İkindi vaktine kalan
Amasya
Kapalı
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara
Merzifon Bilgi Gazetesi GÜNDEM ‘GEÇTİĞİMİZ DÖNEMDE DE SORUNLAR GİDERİLEMEMİŞTİR’

‘GEÇTİĞİMİZ DÖNEMDE DE SORUNLAR GİDERİLEMEMİŞTİR’

Bugün sona erecek 2021- 2022 eğitim öğretim yılı dolayısıyla Eğitim-Sen Amasya Şube Başkanı Mustafa Ölgün de bir değerlendirmede bulundu.

Geçtiğimiz eğitim öğretim yılında resmi ve özel 14 bin 137 okul öncesi, 24 bin 778 ilkokul, 19 bin 323 ortaokul ve 13 bin 82 lise ile toplam 71 bin 320 okulda 1 milyon 171 bin 891 öğretmen ve açık öğretim öğrencileri dâhil olmak üzere 17 milyon 436 bin 532 öğrenci ile eğitim ve öğretime devam edildiğini belirten Eğitim-Sen Amasya Şube Başkanı Mustafa Ölgün, “İki yılı aşkın süredir devam eden Kovid-19 salgını koşullarının eğitim öğretime olumsuz etkileri geçtiğimiz eğitim öğretim yılında yaşanan sorunları daha da ağırlaştırmıştır. Bununla birlikte eğitimin niteliğinde yaşanan gerilemenin sürmesi, son yıllarda belirgin şekilde artan eğitimde ticarileşme ve eğitimi dinselleştirme uygulamaları, okulların fiziki altyapı ve donanım eksikliklerinin sürmesi, kalabalık sınıflar sorunu, ikili öğretim, taşımalı eğitim, çocuk ve gençlerin dini cemaat ve vakıfların kreşlerine ve yurtlarına yönlendirilmesi, çocuklara yönelik taciz ve istismar vakalarının artması, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik uygulamasının sürmesi, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu vb. gibi çok sayıda sorun, eğitim sisteminin belli başlı sorunları olarak geçtiğimiz öğretim yılına da damgasını vurmuştur” dedi.

Ölgün, yaptığı basın açıklamasının devamında; “Türkiye’de eğitim sistemi uzun süredir ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakılırken, eğitimin temel sorunlarına yönelik çözümsüzlük politikaları 2021-2022 eğitim öğretim yılında bizzat iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) eliyle yapılan yasal düzenlemeler ve fiili dayatmalar eşliğinde sürdürülmüştür. Siyasi iktidarın eğitim alanında, uzun süredir kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda attığı adımlar, çeşitli vakıf ve derneklerle iş birliği halinde hayata geçirilen ‘piyasacı’ ve ‘dini eğitim’ merkezli uygulamalar, başta öğrenciler olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve velileri doğrudan etkilemiştir.

Eğitimde yaşanan ve yapısal hale gelen sorunlar her ne kadar görmezden gelinmeye çalışılsa da eğitim sorunu, ekonomiden yaşanan gelişmelerin ardından halkın en önemli ve öncelikli gündemini oluşturmaktadır. Çocuklar eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamamakta, çocuk yaşta evlenmenin önüne geçen adımlar atılmamaktadır. Yoksul, emekçi ailelerin çocukları başta olmak üzere kız çocukları ve kırsal kesimde yaşayan çocuklar açısından eğitime erişim konusunda ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bölgesel, cinsel, sınıfsal vb. eşitsizlikler, anadilinde eğitim gibi en temel sorunlar iktidarın çözmek bir yana daha da derinleştirdiği sorunlar olarak varlığını sürdürmektedir.

Eğitim sistemi toplumsal cinsiyet eşitliğinden oldukça uzakta ve giderek dinsel içerik kazanan egemen ideolojinin yoğun baskısı ve denetimi altındadır. Toplumsal yaşamın her alanında görülen cinsiyetçilik ve cinsiyetçi uygulamaların en yoğun görüldüğü alanların başında eğitim alanı ve okullarımız gelmektedir. Geçtiğimiz dönemde cinsiyetçilik ve cins ayrımcı uygulamaların okullarda etkili şekilde üretilmeye devam ettiği görülmüştür. Geleneksel cinsiyet rolleri aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde çocuklara ve topluma aktarılmaya çalışılmaktadır.

Ülkedeki etnik, dilsel, kültürel çeşitlilik ve inanç çeşitliliği, eğitim programlarında ve ders kitaplarında neredeyse hiç yansıtılmamaktadır. Eğitim sisteminde ve toplumsal yaşamda benimsenen tekçi anlayış, farklı inanç, kimlik ve mezhepleri yok saymayı, onları ve taleplerini görmezden gelmeyi ısrarla sürdürmektedir. Türkiye’nin kamusal, laik, bilimsel eğitim konusunda olduğu gibi, anadilinde eğitim konusundaki olumsuz sicilini ısrarla sürdürmesini de anlamak mümkün değildir.

Suriye iç savaşı ile birlikte 2011 yılından itibaren Suriye’den milyonlarla ifade edilen insanlar ülkemize göç etmek zorunda kalmıştır. Yaşanan yoğun göç sonrasında yüzbinlerce Suriyeli çocuk eğitim hakkından yararlanamamaktadır. Resmi verilere göre, Türkiye’de bulunan okul çağındaki Suriyeli çocukların yaklaşık üçte biri okul yüzü görmemiştir. MEB’in verilerine göre, eğitim çağında bulunan bir milyon 124 bin Suriyeli çocuğun ancak yüzde 65’i, yani 730 bini okula giderken, yüzde 35’i ise eğitim hakkından yararlanamamaktadır. Okula gidemeyen Suriyeli çocuk sayısı 393 bin 547 olarak kayıtlara geçmiştir. Türkiye’de eğitim gören Suriyeli çocukların okullaşmasının önündeki engellerin başında çocuk işçiliği ve çocuk yaşta evlilikler gelirken, Suriyeli çocukların eğitiminin yapıldığı Geçici Eğitim Merkezlerinde yaşanan sorunlara kalıcı çözümler üretilememesi, göçmen çocukların sağlıklı eğitim almasını büyük ölçüde engellemeyi sürdürmektedir.

Türkiye’de eğitim sisteminin müfredat, ders kitapları ve uygulama alanları itibarıyla çocukların, etnik köken, dil, din ve inanç ayrımcılığı ile karşı karşıya olduğu bilinmektedir. Ülkedeki etnik, dilsel, kültürel çeşitlilik ve inanç çeşitliliği, eğitim programlarında ve ders kitaplarında neredeyse hiç yansıtılmamaktadır. Eğitime erişimde, kız çocukları, mülteci çocuklar, anadili farklı olan çocuklar, engelli çocuklar ve geçici koruma altındaki çocukların dezavantajlarını ortadan kaldıracak adımlar atılmamıştır.

Eğitim sisteminde ve toplumsal yaşamda benimsenen tekçi anlayış, farklı inanç, kimlik ve mezhepleri yok saymayı, onları ve taleplerini görmezden gelmeyi ısrarla sürdürmektedir. Türkiye’nin kamusal, laik, bilimsel eğitim konusunda olduğu gibi, anadilinde eğitim konusundaki olumsuz sicilini ısrarla sürdürmesini de anlamak mümkün değildir” ifadelerini kullandı.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *