Bilindiği gibi düğün-cenaze ve nişan gibi cemiyetleri saymazsak Ramazan ve Kurban bayramları insanların bir araya geldikleri hasret giderdikleri buluşma günleridir, Özellikle pandemi dolayısı ile misafirliklerin bile bitme noktasına geldiği bir süreçte sözünü ettiğimiz bayramlar birbirlerini göremeyen eş-dost ve akrabaların özlemle beklediği anların başında geliyor.
Ancak geçen yıl ve bu bayram ziyaretlerinde en yakın akrabalarımız ile siyaset yüzünden karşılaştığımız ve hiç hoşumuza gitmeyen muamele yüzünden “bir daha ki bayramda ziyaretleri noktalasak mı.?” diye iyiden iyiye düşünmeye başlamış durumdayız.
Normal şartlarda biz akrabalarımız ve sevdiğimiz dostlarımız ile siyaset konuşmayı hele hele siyaset yapmayı asla düşünmeyiz, Zira biliriz ki her siysai partinin temsil ettiği görüşe sahip akrabalarımız ile ne konuşursak konuşalım biz onları ikna edemeyeceğiz onlarda bizi ikna edemeyecek.
Ancak bayram ziyareti için gittiğimiz akraba-eş-dost ziyaretlerinde ikinci –üçüncü hatta dördüncü ziyaretçilerinde bulunduğu bir ortamda selam kelam fazlından en fazla iki dakika sonra iş dönüyor dolaşıyor siyasete geliyor.
Yakın çevremizde bizim gazeteci olduğumuzu nerede ise bilmeyen yok, İşte böyle ziyaretlerde bizi gören tanıdıklar “-Hazır Yüksel Ercan’ı bulmuşken bizde Türkiye’nin meselelerini en az onun kadar hatta ondan daha fazla bildiğimizi ispat edelim” diye düşündüklerinden olsa gerek başlıyorlar Allah ne verdi ise bilgi akışı yapmaya.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi biz elden geldiğince siyasetin dışında kalmaya kalırken de muhataplarımıza “-Çoluk çocuk nasıl, okulları bitirdiler mi, Askere giden askerden dönen oldum mu” şeklinde bildik muhabbete girmek istesek te karşımıza gelen ve bize siyaset dersi vermek isteyenlerin boş beleş salvolarından kurtulmakta güçlük çekiyoruz.
Muhataplarımızın anlattıklarının sadece bir tanesi için “-Söylediğin hadise anlattığın tarihte geçmedi, olayın kahramanları da senin söylediklerin değil başkalarıydı” diye itirazda bulunduğumuz andan itibaren sohbetin rengi ve akışı bir anda hiç istenmeyen bir şekilde başka mecralara doğru akmaya başlıyor.
Birkaç kişiyi dinlediğimizde tamamının bir önceki akşam belli bir siyasi akımın bayraktarlığını yapan medya kuruluşlarının birisinin televizyonundan duydukları bilgileri yarım yamalak bize anlattıklarına şahit oluyor ve konuyu kapatmaya çalışıyoruz.
Ancak o andan sonra iş dönüyor dolaşıyor “-Fazla tevazunun sonu cahilden nasihat dinlemektir” noktasına geliyor, konuşsanız bir bela konuşmasanız iki bela şeklinde düğümleniyor.
Toplumda meydana gelen olağanüstü ayrışma dolayısı ile ne yazık ki artık hiç kimse karşısındakini dinlemiyor, dinlese de anlamıyor daha doğrusu anlamak istemiyor.
Siyaset yapanların hepimizi büyük acılar içerisinde bırakan bu ayrıştırmacı dili terk edeceklerine iyiden iyiye körükleme yoluna gidince durumdan vazife çıkartan yurdum insanı da siyasetçinin bıraktığı yoldan devam ediyor ayrışmayı daha üst noktalara tırmandırmakta bir beis görmüyor.
Önümüzdeki bayramlarda eş-dost-akraba ziyaretlerini şimdikinden daha az gerçekleştirmek adına önemli kararlar almanın arefesindeyiz, Zira keyif almak için yaptığımız ziyaretlerden nerede ise kavga edip dönecek bir iklime doğru savrulmuş durumdayız.
Siyasetin bizi getirdiği bu acı tablodan nasıl kurtulacağımızı inanın artık bizde bilmiyoruz.