Öyle bir ruhtur ki topraklara üflenen..! Türklük‘ün İslam'la tanışıklığından sonra yeryüzü yeni bir ruha bürünür.
Adalete ve insanlığa susamış topraklar, Sultan Alparslan'ın yolunu gözler. Bizans Haçlı ruhu her tarafı kuşatma sevdasındadır. Anadolu ise Türk ruhuna muhtaç ve sevdalı.Bu sevdayı yok etmek isteyen Romen Diyojen savaş hazırlıkları yapar.
Selçuklu sultanı Alparslan, Allah'ım, İslam sancağını yücelt, ona yardım et, başını ezmek ve kökünü kazımak suretiyle müşrikliği yok et, diye dua eder.
Türk ordusu, Sultanının bu haykırışıyla doludizgin heyecanla beklerken, Bizans ordusundaki asilzadeler ellerinde taşıdıkları haçlarla arkadaşlarını cesaretlendirmeye çalışırlar.
Bizans ordusu ile Türk ordusu 26 Ağustos 1071 Cuma günü karşı karşıya gelir. Selçuklu Sultanı cuma namazı vaktini bekleyerek saldırıyı biraz geciktirir. Topluca kılınan cuma namazından sonra beyaz elbise giymiş olan Sultan, atının kuyruğunu kendi elleriyle bağlar, saflarda ordusunun bir askeri gibi savaşacağı maksadıyla ok ve yayını bırakıp kılıç ve topuzunu eline alır. Sonra ordusuna şu veciz hitabede bulunur.
Biz ne kadar az olursak olalım, Haçlılar ne kadar çok olurlarsa olsunlar bütün Müslümanların mimberlerde bizim için dua ettikleri şu saatte kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya müzaffer olur başarıya ulaşırım, ya da şehit olarak cennete girerim. Sizlerden beni takip etmeyi tercih edenler takip etsin, ayrılmayı tercih ederler gitsinler. Burada emreden Sultan ve emredilen asker yoktur Zira bugün ben de ancak sizlerden biriyim, sizlerle birlikte savaşan gaziyim. Beni takip edenler ve nefislerini yüce Allah'a adayanlardan şehit olanlar cennete, kalanlar ise ganimete kavuşacaklardır. Ayrılanları ise ahirette ateş, dünyada da alçaklık beklemektedir. Selçuklu Sultanı Alparslan'ın bu hitabından sonra savaş başlar ve hepimizin bildiği gibi Selçuklu Türk Ordusu Romen Diyojen'in Bizans ordusunu yener ve Romen Diyojen'in esir düşer. Böylece 1071 26 Ağustos Cuma günü Anadolu kapıları Müslüman Türk ordularına açılmış olur.
Sultan Alparslan, "Size öyle bir vatan aldım ki ebediyen sizin olacaktır." diyerek bizlere bu toprakları emanet edip gider.
Nice Sultanlar, nice Kahramanlar yetiştiren bu millet,1071'de Malazgirt'te şahlanır 1453'te Fatih'le çağ kapatıp çağ açar, Sakarya, Dumlupınar ve Çanakkale'de zaferler üstüne zafer yazar ve neticede her yanı düşmanla kuşatılmış Anadolu topraklarını Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde tekrar Anayurt yapar. Ağustoslar da kazanılan zaferler,30 Ağustos 1922 Zaferi ile taçlanır ve Yunanlılar Ege Denizine dökülür. Üzerinde özgürce yaşadığımız bu topraklar, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının bize emanetidir. Bu milletin,7'den 77'ye kızı, kızanı; kadını, erkeği üzerine düşeni yapmış, gerektiğinde aç susuz kalmış ve biz torunlarına güzel bir vatan bırakmışlardır.
MUSTAFA KEMAL'İN KAĞNISI
Yediyordu Elif kağnısını,
Kara geceden geceden.
Sankim elif elif uzuyordu, inceliyordu,
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar,
İnliyordu dağın ardı, yasla,
Her bir heceden heceden.
Mustafa Kemal'in kağnısı derdi, kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik,
Nam salmıştı asker içinde.
Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü,
Doğrulmuştu yola önceden önceden.
Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif,
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar,
Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı,
Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra,
Gecenin ulu ağırlığına karşı,
Hafifletir, inceden inceden.
İriydi Elif, kuvvetliydi kağnı başında
Elma elmaydı yanakları üzüm üzümdü gözleri,
Kınalı ellerinden rüzgâr geçerdi, daim;
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına.
Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti,
Niceden, niceden.
Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu,
Nazar mı değdi göklerden, ne?
Dah etti, yok. Dahha dedi, gitmez,
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacır gucur
Nasıl dururdu Mustafa Kemal'in kağnısı.
Kahroldu Elifçik, düşünceden düşünceden
Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,
Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni.
Geçer götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin,
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım.
Bak hele üzerinden ses seda uzaklaşır,
Düşerim gerilere, iyceden iyceden.
Kocabaş yığıldı çamura,
Büyüdü gözleri, büyüdü yürek kadar,
Örtüldü gözleri örtüldü hep.
Kalır mı Mustafa Kemal'in kağnısı, bacım,
Kocabaşın yerine koştu kendini Elifçik,
Yürüdü düşman üstüne, yüceden yüceden.
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA