Merhaba değerli okurlarım. Sizlere bugün yeni medyada etik durumundan bahsedeceğim.
20. Yüzyılın son zamanlarında yani 1990 yılında gelişen teknolojinin ve internetin gelişmesi ile birlikte söz edilmeye başlanan yeni medya; vaat ettiği olanaklar ile birlikte geleneksel medyaya oranla daha alternatif olarak gösterilmiş ve tek yönlü çalışan geleneksel medya ile fikir ve düşüncelerini istediği gibi duyuramayan kitleler çok yönlü olan yeni medyaya yönelmiştir. Geleneksel medyanın tek taraflı yapısı, profesyonellik gerektirmesi, eşik bekçiliği sorunları, haber üretiminde göreceli olarak yavaş oluşu ve medya tüketicisi tarafından geri dönüş imkânı sağlamaması, internet haber sitelerini gün geçtikçe daha popüler hale getirmiş ve haber okuma alışkanlarını değiştirmiştir. İlker Erdoğan makalenin başında şu soruyu sormakta: ‘’ dolayısıyla, yeni medya gazeteciliğinde, etik sorumluluk, yalnızca yayıncı kimliğiyle yayın yapanları mı, yoksa tüm internet kullanıcılarını mı kapsamaktadır? ‘’ Bu soru sadece yayıncı kimliği taşıyanlara değil dijital anlamda tüm sosyal medya kullanıcılarını kapsayan bir soru. Çünkü tüm internet kullanıcılarının ‘etik sorumluluk’ ilkesine dikkat etmesi gerekiyor. Yeni medyanın toplumsal anlamda dezavantajları olarak dijital teknolojilerin yapısı gereği manipülasyona açık olması, internet haberciliğinin ve sosyal ağların denetimindeki zorluklar ve yasal boşluklar, doğru enformasyonun önündeki en büyük engellerden biri olarak görülebilir. Bir diğer tehlikeli durum da bilgi kirliliğine yol açmaktadır. Bakıldığında yeni medya, geleneksel medyaya oranla avantajlıdır. Fakat bu tarz dezavantajları göz önünde bulundurduğumuz vakit maalesef ki yeni medya insanı klavye başında hareketsiz bırakan bir durum olduğunu gözler önüne seriyor. Başbakanlık Basın – Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün yayımladığı bir çalışma da açıkça göstermektedir ki alternatif olarak gösterilen yeni medya, geleneksel medyanın ve medya kartellerinin eline geçmiş bulunmaktadır. Avrupa çapında en çok okuyucuya sahip ilk beş internet haber sitesinin arasında Türkiye’den günlük yayın yapan iki gazete bulunmaktadır ve bu haber siteleri de ana akım medyaya aittir.(Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü, 2013). Avrupa çapında en çok okunan internet haber siteleri yine ana akım medyaya aittir ve bu durum ana akım medyanın yeni medyanın üzerinde hakimiyet kurduğunun göstergesidir. Toplum her ne kadar teknolojiye yönelik olsa da haber ihtiyacını ana akım medyadan elde etmektedir. Türkiye’nin en çok okunan haber siteleri Hürriyet ve Milliyettir ve ana akım gazetesinin internet haber sitelerinin de en çok okunan haber siteleri olması yeni medyanın çok da güvenilir olmadığını çok da ses getirmediğine yönelik olduğunu göstergesidir. Yeni medyada oluşan etik sorunları bir nebze olsun azaltmak için günümüzde çocuklara, gençlere ve ebeveynlere “medya okuryazarlığı” eğitimi verilmektedir. Bu kapsamda medya okuryazarlığı tanımı için RTÜK tarafından kurulan medya okuryazarlığı web sitesi şu açıklamayı yapmıştır: Medya okuryazarlığı; yaygın kabul gören tanımıyla, çeşitli türden (görsel, işitsel, basılı, vb.) medya mesajlarına erişebilme, erişilen medyaları eleştirel bakış açısıyla çözümleyip değerlendirebilme ve kendi medya iletilerini üretebilme becerisidir. Medyanın çocukların fiziksel, bilişsel ve sosyal gelişimleri üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri olduğu ileri sürülmektedir. Yapılan araştırmalar özellikle çocukların hayatlarında medyanın zaman ve mekân olarak yerinin artmakta olduğunu göstermektedir. Öte yandan medya iletilerinin kendine özgü yapısının, dilinin ve uygulamalarının olduğu ve bunların sürekli değişmekte, gelişmekte olduğu da aşikârdır. Bireylerin bu mecraları daha verimli kullanmaları ve bunu yaparken maruz kalınabilecek bazı riskler karşısında farkındalık geliştirebilmeleri için, medya iletileri ve yöntemleri konusunda bilgi sahibi olmaları gerekmektedir. Dolayısıyla bu durum, çocukların medya konusunda eğitim almalarının önemini ve verilecek eğitimin de mütemadiyen güncellenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Alandaki öncü ülkelerde sürdürülen bu çalışmalar, “medya okuryazarlığı” eğitimi olarak adlandırılmaktadır. (Medya okuryazarlığı nedir, 2016)
Sonuç olarak; 21. Yüzyıl meydana gelen pandemiyle de birlikte teknolojinin oldukça yükselişe geçtiği yüzyıldır. Bugün teknoloji, insanlara etiğin, ahlakın önemsenmesi noktasından çok, onu reddetmeyi ve yasakları delmeyi teşvik eder bir pozisyona düştü. Günümüzde insanlar etik ilkeleri hiçbir şekilde önemsemiyor. Bu durumlar noktasında ileri ki dönemler nasıl olacak, nasıl bir yol izlenecek ve gelecekte bizi yeni medyada ki etik sorunlarla ilgili neler bekliyor doğrusu merak içerisindeyim.